Günümüzdeki pandemi, 2021 Venedik Mimarlık Bienalini etkileyerek, en dingin ve sakin yeni yaşam tarzını, bu kıymetli kente yönlendirmiştir. Venedik gibi önemli bir destinasyonun, içine kapanarak, daha doğal gözlemlenecek şekilde, kentin incelenmesini öneririm. Bunu kim düşünebilirdi ki.
Keyifli saatte uyanırsanız, sokaktaki seslenişlere kulak verip, kent içindeki hareketliliği gözlemlerseniz, sokakları temizleyen personelin süpürge seslerini, torbaları çöp kutuları yanına elle toplarken sürüklenen kutu sesleri ile kaynaşırsınız. Bir taraftan dükkan sahiplerinin, birbirlerini Venedik şivesi ile selamlayarak, gülümsemelerini gözler, meyve satıcılarının, mevsimine ve renklerine göre ürünlerini itina ile dizmelerine şahit olursunuz. Marangoz çoktan çalışmaya başlamış, testere sesi doğrama montajını yaparken, sokağın gürültüsüne karışmaktadır.
Uygun saate uyanırsanız, okula giden öğrencileri, hocalarını anlatan konuşmalarını, okula kadar eşlik eden anneleri, köpeklerini gezintiye çıkaranların eve dönüşlerini, dağıtım yapan kuryeleri anımsar ve kendi kendinize sorarsınız. Bütün bunları kim öngörebilirdi?
Venedik’e gelen misafirler, sokaktaki bu sesler arasına karışır, köprülerden yükselip alçalarak geçerken, bir taraftan fotoğraf çekip, yemeklerini yerler, müzelere girip çıkarak, kiliselerde ziyaret için kuyruğa girerler. Dinlenmek için barlarda “bacari” yudumlarken, hayret içinde, kendilerine sorarlar, “Bütün bunlar suyun ortasına yerleştirilmiş, bu nasıl oluyor?”
Turistler el yordamı ile, ellerindeki haritalardan San Marco Meydanı’nı, Rialto’yu, Akademi yi, Ca’d’oro’yu. 115 adadan oluşan şehrin daha su ile iç içe olduğu bölgeleri keşfederler. Venedik Cumhuriyeti’nin tersanesi, savaş gemileri ve ticari gemilerin yanaşması için Sestiere di Castello’da inşa edilmiştir.
Tersanede bulunan mekanlarda sezonun büyük olayı 17. Mimarlık Bienali sergisi açılmış olup, sergiyi, geniş kapsamı ile anlatmak isterim. Arzu ederim ki, turistler önce önerilerimi onaylayarak haritaları takip etmeyi bırakarak, kendilerini, meraklarının akışına bıraksalar, içgüdülerini takip etseler, bilgisizliklerinden utanmadan özgürce Venedik’i keşfetseler.
Venedik’te kalınan süreçte, başıboş dolaşarak, haritaya gözü takılı kalmayarak, köprünün ötesindekini merak eden istek ile dolaşmak ilgi çekicidir. Su ne renk akıyor, daracık sokakta şaşkına dönmek, aşınmış tuğlalara sürtünerek geçtikten sonra, geniş, güzel bir meydana açılarak soluk almak ve özgürlük duygusunu algılamak.
Yaya yolunda ilerlerken, kendini kararsız bir yol ayrımında veya su kenarında bulmak, yakında bir köprüye rastlamamaktan daha heyecan verici bir duygu olamaz. Kıyı, su ve başka kıyılar boyunca suya düşme endişesi olabilir. (Sudan Venedik’in Görünüşü, yazarı Giannina Piamente, Stamperia Venezia 1966) kitabında Venedik’in toplam 410 köprüsü bulunmaktadır.
Sürpriz! 1600 yıllık geçici durumda Venedik bugüne kadar yenilemez şehir olarak kalmıştır. Dikkate alınız ki, bir Venedikli, yaşadığı sürece daima su içinde yaşamaktadır. Sonsuza kadar bu haliyle Venedik kalacak mıdır? Bu soru Bienal’de sergide bizlere yönlendirildi. “Birlikte nasıl yaşayacağız” ilgisiz kalmayarak. Venedik’te basın ve reklamlar duvar panoları ve kanal tekneleri duraklarında bu ilanlar yer alıyorlar. Su şehri için son doğal öneri; Venedik’i yeniden keşfediniz. Tekne ile, gondolla, su yollarına kendini bırakarak, gizeminden ve uzak tarihinden etkilenerek, içerdiği antik mimarisinin sürekliliği ile su üstündeki saraylarının ihtişamını keşfediniz.(Paolo Savoia)