Dünyada ve dahi ülkemizde çeşitli sebeplerle pek çok festival düzenlenir. Kimi eğlenmek, kimi hasat dönemini kutlamak, kimileri geçmişi anmak için yaparlar. Pek çoğu da keyif için, turizm için, ilgi çekmek için, içsel özgürlük için, yardım için, reklam için, hatta çılgınlık için yapılır. Eğlenmek, sosyalleşmek, kurtlarını dökmek, anı biriktirmek, maksat ne olursa olsun festivaller önemli, böylesi etkinlikler önce de vardı, günümüzde de var, ileride de olacak.
Bu ve benzeri festivaller dünyanın her yerinde, çeşitli amaçlarla gerçekleştiriliyor. Birkaç örnek vereyim; Mesela, dünyanın en kalabalık festivali Hindistan’da yapılıyor. İsmi Holi Fest. Hintliler baharın gelişini, bahara yakışan bir coşku ve renk cümbüşü oluşturan etkinliği Renklerin Festivali olarak adlandırıyorlar. Festival boyunca milyonlarca insan özgürlük ve eğlencenin tadını çıkarıyor, renkli boyaları kendi üzerlerine sürdükten sonra diğer insanlara atıyorlar, o kıyafetlerle bütün gün geziyorlar. Gariptir ki kimse kirlilikten, ekolojiden dem vurmuyor? Yine, Valencia’nın Buñol kasabasında, ‘La Tomatina’ yani Domates Festivali diye bir etkinlik var, adından anlaşılacağı üzre her yer domates kırmızısına bürünüyor. Festival boyunca insanlar domatesleri birbirlerine atarak eğleniyor, 3 bin nüfuslu kasabadaki festivale yaklaşık 40 bin kişi katılıyor. Nedense kimsenin aklına bu festival için “sokakları kirletiyorlar, domateslere zarar veriyorlar” diye iptal etmek gelmiyor? Yine İspanyolların dünya çapında en tanınmış kültürel etkinliklerinden biri olan ve halkın boğalarla dar sokaklarda koşmasıyla bilinen San Fermin Festivali, Kuzey İspanya’daki Pamplona şehrinde her yıl 6 Temmuz ile 14 Temmuz arasında düzenleniyor. Evet tehlikeli, doğrudur riskli, ama yüzyıllardır yapılıyor, festivale giden herkes riskleri biliyor, göze alıyor. Turistik potansiyeli yüksek, mütevazı bir şehirdeki bu etkinlik dünya medyasında haftalarca ilgi görüyor, İspanya’nın ve şehrin reklamı yapılıyor.
Eller Mersin’e giderken, bizler tersine gitmeye kararlıyız. Son aylarda peş peşe gelen festival iptallerine bir yenisi daha eklendi. Muğla Valiliği, Fethiye’de 1-4 Eylül tarihleri arasında düzenlenmesi planlanan MilyonFest’i yasakladı. Bu iptalin gerekçesi ilginç; Festival ‘ekolojik dengeye olumsuz etki edeceği’. İnlice Muhtarlığı ile İnlice Köyü Kalkındırma Geliştirme, Çevreyi Koruma Derneği’nin festivalin yapılmamasına dair dilekçeleri de kararda belirleyici unsurlardan biri imiş (Bu konuda Fethiye bölgesindeki meslektaşlarımdan rica ediyorum, İnlice muhtarı ve Dernek yöneticileri ile görüşüp, neye itiraz ettiklerini ve gerekçelerini öğrenip, bizimle paylaşırlarsa çok seviniriz).
Çevreye duyarlı olmak, ekolojik dengeye önem vermek, yerel halk ve esnafın kaygıları çok önemli, ama samimi ve gerçekçi gerekçeler öne sürerlerse.. Üstüne üstlük, sosyal medyada, bazı kişi ve gruplar “Muğla Valiliği ‘Milyon Fest’ isimli ahlaksız festivali iptal etti. Böylelikle Eskişehir ‘de kamuoyu oluşturup sonuç aldığımız ve emsal karar uygulanan 14. etkinlik oldu” ifadeleri kullanarak, sevinç naraları atarlarsa iş o zaman bambaşka yerlere evriliyor. Bu konu farklı noktalara çekilip, yaşam tarzına müdahale olarak görülebiliyor. Sonuçta, insanların hep birlikte, sevdiği sanatçıların konserini izlediği, dans ettiği, mutlu olduğu bir etkinlik nasıl ahlaksız olabilir ki?
Zayıf gerekçeler bahane edilerek yapılan Festival iptallerinin virüs gibi şehirden şehre yayılması biz turizmcilere ciddi zararlar veriyor. Uluslararası kamuoyunda imaj ve itibarımız büyük zarar görüyor, yabancı turistlerin ülkemize gelmeden önce iki kez düşünmelerine neden oluyor. İşin ticari tarafından bakarsak, yapılan rezervasyonlar yanıyor, satılan turlar iade ediliyor, reklam tanıtım giderleri çöpe gidiyor, zaten pandemiden dolayı ekside olan şirketler ve turistik işletmeler bir darbe daha yiyor.
Burada ciddi bir otorite eksikliği söz konusu. Valilik ne anlar bu işlerden? İş dönüp, dolaşıyor Kültür ve Turizm Bakanlığına geliyor. Kuruluş amacı, bu ve benzeri etkinliklere öncülük etmesi, desteklemesi, böylelikle yerel kültüre ve turizme katkı sağlaması olan Bakanlığımız acaba bu konuda ne düşünüyor? Dünya ülkeleri ve halkaları nezdinde, ülkemizin imajı ortada, bu ve benzeri iptaller, engellemeler Türkiye’nin itibarına ciddi zararlar veriyor. Sayın Bakan ve Bakanlık yetkilileri bunu görmüyor mu? Neden müdahale etmiyorlar? Sorun seçilen alanda ise ve gerçekten çevreye zarar verilmesi söz konusu ise niçin alternatif bir yer önerip, bu ve benzeri etkinliklerin sürmesi konusunda irade ortaya koymuyorlar. Devlete ait deniz kenarındaki arsaları parsel parsel satmaya, kiralamaya bu denli odaklanırken neden turizm olgusunun olmazsa olmaz unsurlarından biri olan festivalleri görmezden geliyorsunuz?
Yeri gelmişken, Muğla Valiliğine aşağıdaki soruları sormasam olmaz; Fethiye, İnlice’ye gösterdiğiniz duyarlılığı neden Marmaris’te, turistik tesis görüntüsü verilerek, denizi kenarında binlerce ağaç kesilerek “Devre Mülk” adıyla inşa edilen, Sinpaş’a da göstermiyor ve çevre katliamına engel olmuyorsunuz? İnşaat yasağına uymadan ve fütursuzca doğa katliamı yapılan bu işletmeye dokunmayıp, 3 günlük festivali engelleyerek çevreye ve topluma nasıl bir mesaj verdiğinizi düşünüyorsunuz?
Sayın Bakan, Sayın Vali, hal böyle iken samimiyetinize ve iyi niyetinize nasıl inanmamızı bekliyorsunuz?
Not : Bu yazıda TÜRSAB yok, çünkü TÜRSAB ve Firuz Bağlıkaya uzun zamandır ortalıkta yok, Festival iptali, turizm şirketlerinin durumu, çevre, ekolojik denge gibi konular bir milyon ışık yılı ötelerinde. Çünkü önümüzdeki kasım ayında seçim var ve başkanın tek derdi ne yapıp edip, bu seçimi kazanmak, olası hükümet değişiminde bir koltuk kapmak.
Cemal Kızıltan
Kurucu Moderatör
TURSAPNET
- O YASAK, BU YASAK. NEREYE KADAR? - 24/08/2022