web analytics

25 Kasım 2024, Pazartesi

Sicilya – Palermo gezi notları

Sicilya – Palermo gezi notları

7-12 Kasım, 2023 tarihleri arasında İtalya’nın Sicilya adasının turizm değerlerini ve servislerini tanıtmak üzere davet edildiğimiz “Borsa del Turismo Extralberghiero” eğitim gezisine katıldım.

Davetliler arasında değerli dostum turizm yayıncılığında en eski kalemlerden olan sayın Suat Töre ve Polonya, Almanya, İspanya, Romanya, Fransa, Portekiz, Hırvatistan gibi ülkelerden gelen, bir kısmını daha önceki yıllarda tanıdığım toplam 21 kişi vardı.

Palermo

Sabiha Gökçen’den başlayan uçak yolculuğumuz Roma’da uçak değiştirerek Palermo’ya varmamızla birlikte sonlandı.

Roma havalimanından sonra Palermo havaalanı bana biraz dalaman havalimanını anımsattı. Küçük, fonksiyonel ve şehre yarım saat mesafede.50 euro civarında bir ücretle şehir merkezine ulaşabiliyorsunuz taksi ile.

Sempatik, ufak tefek Anna’nın liderliğinde,35 koltuklu yarım otobüse binerek sahil boyuna paralel 185 km uzaklıktaki SANTO STEFANO Dİ CAMASTRA kasabasına onlarca ,çoğunun boyu 1 km civarında tünellerden geçerek yaklaşık 1.5 saat süren bir yolculıuktan sonra ulaştık.

Bir küçük kasaba görüntüsü veren bu yerde ilk hoş geldiniz karşılamasından sonra bizi Bnb olarak adlandırılan farklı binalarda yer alan odalarımıza yönlendirip(The Palace grubu odalarda kaldık, güzel bir yer), akşam yemeğini yiyeceğimiz lokantaya gidene kadar dinlenmeye aldılar. Kaldığım oda şirin, temiz, içinde güzel bir banyo içinde küçük bir duş kabini. Küçük bir kasaba ama sokaklar birbirine çok benzediği için kaldığımız yeri bulmakta diğerleri gibi biz de zorluk çektik. Otelin kartının elinizde olması sokakta gördüğünüz insanların gideceğiniz binayı size tarif etmesine yardımcı oluyor.

  • IMG-20231122-WA0012
  • IMG-20231122-WA0014
  • IMG-20231122-WA0018

İlk yemeğin olduğu akşam menü çeşidi ve sunulan şaraplar size İtalya’ya geldiğinizi söylüyordu. Grubun ilk kez bir araya geldiği akşam herkesin birbirine ısınmasına yardımcı oldu.

Ertesi gün bu deniz kıyısındaki Akdeniz kasabasını gün ışığında görürken hava kasım ayında 20-25 derece civarında, mevsim icabı hafif yağışlı, turistlerin pek ortada görünmediği temiz, eskinin özenle korunduğu mimari çarpıklıkların boy göstermediği bir seramik üretim merkezine geldiğimizi farkettik. İtalyanlar bizim bildiğimiz kahvaltıyı yapmıyorlar. Kruvasan, yani bizim ay böreği dediğimiz şeyin içine reçeli koymuş, yanına da bir kahve, oldu sana kahvaltı. Öyle peynirin, zeytinin, 5 çeşidi, yumurtanın sahanda mı , haşlanmışı mı ,salam sucuk ceviz ,tereyağı filan yemiyorlar. Böyle bir alışkanlık yok. BnB otellerde de kahvaltı için sana bir kupon verip merkezde bir yerde kahvaltını yapmanı sağlıyorlar.. Büyük şehirlerde açık büfe kahvaltı otellerde mevcut.

  • IMG-20231122-WA0016
  • IMG-20231122-WA0017
  • IMG-20231122-WA0020

Kasabanın meydanından mevcut teraslarına kadar kasabada üretilen seramik eserleri özenle yerleştirdiklerini görünce , yöneticilerinin kültüre nasıl sahip çıktıklarını hayranlıkla gözledim. Neredeyse her üç dükkandan birisinde seramik eserler satılıyor. üretimin çoğunun Amerika’ya ihraç edildiğini söylediler. Seramik lisesinde pratik eğitim verildiğini gördük. Yakında bulunan terastan 5 mil açıkta bulunan 3 adayı gözledik.

Santauario Letto Santo kilisesi ve hemen yanındaki özel lokantasında yaklaşık bir saat zaman geçirdik. Organizasyonu yapan İtalyan dostlarımız belki de farkında olmadan doğal ortamda bir yemek sunumu yaptılar. İşte İtalya burası! diyeceğim insanların doğal davranışları, samimiyetleri, işbirlikleri, sunumları çok güzeldi.Yine güzel Sicilya şaraplarından tattık. Civarda organizasyonun doğal parçası olan orta yaşlı bir İtalyan köylüsü civarda bulunan köyüne beni götürmek için adeta rehberimiz Anna’ya yalvarıyordu .O da bir şeyler ikram etmek, köyünü yöresini tanıtmak için sanki çırpınıyordu. Vakit darlığından daveti kabul edemedim ama söz bir daha gidersem bulacağım onu. Kilisenin papazının arkadaşı. Papaz efendi ,yardımcısı bize o peynirleri ,salamları, etleri meyveleri ikram edebilmek için hep beraber kestiler doğradılar, tabaklara özenle yerleştirip sundular bize. Yemek öyle ya da böyleymiş, hiç önemi yok. Anadolu insanı gibi, yedirmekten ,sunmaktan ,ikram etmekten zevk alıyor yörenin insanları. Peynir, ekmek insana ballı börek gibi geliyor o ortamda.

  • IMG-20231122-WA0003
  • IMG-20231122-WA0004
  • IMG-20231122-WA0010

Yemeğin ardından tepede bulunan tarihi-150 yıllık- mezarlığa gittik. Mezarlar üzeri seramik kaplı, bizim Anadolu’nun güney batısında gördüğümüz eski mezarlara benzese de, bunu bile çok iyi bir çekim merkezi yapmayı akıl etmiş İtalyan turizmciler.
Günün son ziyareti seramik fabrikasını gezmek oldu. Sanatçıların çizimlerini yaptıkları alanları, üretim atölyelerini görüp bilgiler aldıktan sonra tekrar kasaba merkezine dönüp yemeğimizi yediğimiz lokantaya gittik.

Gerçek, özgün İtalya bence burası, Kuzey İtalya, örneğin Milano her hangi bir Avrupa kenti görüntüsünde, buradaki insanlar rahat doğal, Anadolu insanı kıvamında .

 

9 kasım sabahı Palermo istikametine yola koyulduk. Madonie Parkının en ünlü orta çağ köyü-kasabası olan CASTELBUONO’ Ventimiglia kalesi, dar sokakları boyunca tırmanıp gezdiğimiz saat kulesi, kaşananın, köyün sevimli meydanında dükkanların önünde belli aralıklarla oturmuş, kafalarında kasket bulunan ortanın üstünde yaşlı İtalyan köylülerini birbirleriyle sohbet eder, gelen geçenle konuştuklarını görünce bizim Ege kasabalarındaki benzer manzaralar aklıma geliverdi. Egedeki Türk ya da Yunanlı köylü arasında hiç fark yok. Kahvehanede ahşap sandalyenin arkasına kolunu dayayıp yan oturur, bacak bacak üstüne atar, elinde tespih vardır, eşeğine semer vurur. İtalyan köylüsünün farkı ,elinde tespihin eksik olması galiba. Hepsinin yüzü zaten birbirine çok benzer Akdenize, Egeye bakan köylünün. Görseniz yabancılık çekmezsiniz dili dini farklı da olsa..

En iyi Sicilya panotterilerini üreten tipik Fiasconaro pastanesinde ayaküstü kaç adet panottoni yediğimi hatırlamıyorum. Bir de güzel karamelalı şekerlerinden ikram etmesinler mi. Öğle yemeğine midemizde yer kalmadı sanki.San Francesco manastırı çok güzel korunmuş, görmeye gerçekten değer.İtalyanlar genelde koruyarak güzelleştirmişler ülkelerini .Sicilyada da bunu hep gözledim.Yerel ürünlerin tadına baktığımız, güzel kırmızı şaraplarını içtiğimiz manastırdan sonraki durağımız sahil kasabası olan ASPRA oldu.

ASPRA’da ne var diyeceksiniz! Bu kadar çok ülke ,müze gördüm ama 3 erkek kardeşin kendi çabalarıyla oluşturdukları denizden ne çıktıysa, ne atıldıysa, ne bulunduysa sergilendiği, Sardalye müzesi diyeceğimiz bir müzeyi ilk kez gördüm. Yarım futbol sahası bir alandaki bir birine bitişik, aynı bahçe içinde tek katlı binalara serpiştirilmiş binlerce nesnenin sergilendiği bu alanda benim gibi bir Adalının, bizde de var bunlardan ama hiç koruyup saklayıp gelecek nesillere aktarmak aklımıza gelmedi! dedirtti bana. Sadece sergilenen nesneler değil, onları müziği, gitarı ile sunan bir ailenin müthiş bir çalışmasını gördüm orada. Ortada devlet yardımı yok mu dedim, belki Unesco türü bir yerden yardım, katkı almıştır dediler. Fikir, çalışma ,yaşatma kaygısı ,koruma, geleceğe kültürü taşıma mükemmel. En az bir saat harcayabilirdim vakit olsaydı.

Art Nouveau villalarla dolu BAGHERİA,meşhur Sicilyalı ressam Guttuso’nun eserlerinin sergilendiği müzeyi ki bir tablo ‘’kadının her halini gösteren’’ kocaman boyutu ve konusu ile herkesin dikkatini çekti.Villa Pologonia ya da Villa dei Mostri olarak da biliniyor. Oyuncak müzesi ve en sonunda yemek de yediğimiz Palazzo Butera’yı da gezip ,küçük bir moda gösterisi ardın dan Palermo’daki otelimize yerleştik.Tadına baka baka gittiğimiz İtalyanın Sicilyasının şarapları belli bir saatten sonra sizi doğru yatağa götürüyor.

Gezimizin programındaki son günümüzü Palermo civarı ve merkezinde geçti.

10 kasım günü Türkiye saati ile 9.05 İtalya saati ile 07.05 de Atamıza saygımızı, ona minnetimizi göstrip saygı duruşunda bulunduk onun ölümünün 85. yılında. Atatürk sevgimiz ruhumuza işlemiş.

Sabah yola çıktığımızda bizim muhteşem Ayasofya ve Venedik’teki San Marco katedralinden sonra dünyanın en geniş, içi 70 kg altın yaldızla kaplı Monreale katedralini gezdik. Altın mozaikleri mükemmel güzellikte. Benedikten manastırını da gezdikten sonra Palermo’ya geri dönüp panoramik şehir turunu yerel bir rehber eşliğinde Palazzo dei Normanni(Eski kraliyet, Norman sarayı) ve katedral içinde yer alan Paletine şapeli gibi Palermo’nun en önemli anıtlarını öğleden sonra gezebildik.

Aslında bu gezi bir eğitim, tanıtım gezisi olduğu için biraz yoğun tutuldu. Bir iki gün daha ilave edildiğinde doya doya bir keyifli gezi küçük gruplar için tadından geçilmez olur.

Liberty caddesi boyunca sıralanmış eski binaların arasında bazı yeni, beton binaları gördüğümüzde rehberimiz, o yeni binaların Sicilya’da Mafyanın görgüsüz, zenginlerinin o güzelim bahçeli köşkleri, binaları yıkıp yerine blok blok apartmanlar yapıp sattığını, kentin tarihi dokusuna büyük zararların o dönemde verildiğini söylerken benzer hataların bir başka ülke de de hem de devletin eliyle yapıldığını düşünmedim değil. Amerika’da içki yasağının delinmesine katkıda bulunan İtalyan göçmenlerinin kazandıkları o müthiş serveti köylerinde kasabalarında nasıl apartmanlara, beton bloklara çevirdiklerini, bunu sağlamak için devletin karar organlarını, mahkemelerini, polisini, jandarmasını, yerel yönetimleri ve siyasetçileri nasıl etkilediklerini özellikle bir gün sonra gezdiğimiz ‘’NO MAFIA’’ müzesinde daha iyi anladım.

Palermo adını ilk kez büyük futbolcumuz Metin OKTAY’ın Galatasaray takımından Palermo’ya (Galiba 1959) transfer olduğunu öğrendiğimde duymuştum. O dönemde Şükrü Gülesin, Lefter Küçükandonyadis, Bülent Esel ve Can Bartu İtalya’da oynayan popüler Türk futbolcularımızdı.

 

Liman kenti Palermo’nun meşhur pazaryeri hariç Massimo tiyatrosu ve 4 mevsimi betimleyen dört yol ağzındaki mermer işlemeli binaları başta olmak üzere tarihi merkezini keyifle arşınladık sevgili Suat Töre ile birlikte.

İtalya’nın güneyi içten, keyifli, sakin , köylü asaletine ve vakarına sahip insanların yeri. Balkonlarda boydan boya asılı iplerde sallanan çamaşırların görüntüsü bana 60’lı yılların İstanbul’unu hatırlattı.

Gezilmesini tavsiye edebileceğim yerler arasında öncelikli olarak Sicilya’yı görebilirsiniz. Avrupalılar Sicilya’ya kültür dışında güzel plajlarından yararlanmak için gidiyorlar. Biz Türkleri o açıdan pek cezbetmez, ancak keyif veren yemek, şarap, tarih, kültür konusunda Türk misafirlerinin gözde gezi alanları içine girmeye adaydır. Hele 7 günlük bir programda Etna yanardağı, Messina ve THY’nin Sicilya’da uçtuğu iki havaalanından diğeri olan CATANIA şehrini de program düzgün yapılırsa Palermo’dan başlayıp Catania’dan dönerek yapabilirsiniz.

Sicilya gibi pek de büyük ve yoğun nüfusu olmayan bir adaya THY’nin hemen hemen her gün uçması, hem de büyük boyutlu uçakların dolu olarak uçması ,Türkiye’den Sicilya’ya olan yolcu talebinin ne kadar yüksek olduğunu gösteriyor. Bir haftalık bir programda Trapani,Cefalu,Mistretta ,Tindari, Messina,Etna, Siracusa gibi yerler de yukarıda saydığım yerlerin dışında görülebilir, gezilebilir.

Profesyonel görüşme kısmına gelince,
Bence güzel bir uygulama ile görüşmemiz gereken profesyonellerle görüşme imkanı bulduk .
Sicily travel Leonardo bey ilk günden itibaren organizasyonda bize çok katkıda bulundu. Farklı bölgeledeki BnB sahip ve yöneticileri bize alternatifleri sunmuş oldu. Yerel yöneticilerden, Dario Guerello/ Comune di Castelbuono aklımda kalan bir isimdi.

Gerçek İtalya’yı Sicilya’da gördüm. İnsanlar yemekler, şaraplar, doğa güzellikleri aklımda kaldı.
Neden müzik ve folklor yoktu , onu merak ettim. Uluslararası fuarlarda yıllar önce çok kez Sicilya’dan gelen folklor gösterilerini seyrettim, bu Sicilya için çok önemli bir öge olmalı. Profesyonel alıcılara bunu gelecekte programlarınız içine koymayı ihmal etmeyin.

Ben öğrenmek ve görmek istediklerimi gördüm. Rehberlerimiz ve tur boyunca bize eşlik eden Anna Zito’ya teşekkür ediyorum. Gelecek günlerdeki bir turumuzda onu gurubumun başında görmek istiyorum.

Organizasyonu yapan görevlilere, teknik ekibe ve böyle güzel davetlileri bir araya getiren yöneticilere de teşekkür ediyorum
Gelecek sefer bir başka destinasyonda beraber olmak dileğiyle.

Deniz TÜFEKÇİ

Seventur tourism,
İstanbul-Türkiye