TEMA Vakfı başta olmak üzere, doğa ve kalkınma projeleri gerçekleştiren çok sayıda sivil toplum örgütünün kurucusu, Tekfen Holding Onursal Başkanı Ali Nihat Gökyiğit, iş ve akademik çevrelerinin önemli isimlerini memleketi Artvin’de buluşturdu. Kurucusu olduğu TEMA ve ANG vakıfları önderliğinde Artvin’de yürütülen kırsal kalkınma projeleri hakkında bilgi aktaran 93 yaşındaki Gökyiğit, “Turizm yöre için önemli bir potansiyeldir. Ancak hangi turizm öne çıkarılmalı sorusuna benim net yanıtım şudur. Müthiş doğası ile uyumlu, butik konaklama tesisleri ile doğa turizmi ve organik tarım uygulamaları öne çıkarılmalıdır. Doğal, sosyal ve kültürel denge kesinlikle en önemli miras olarak kabul edilmelidir” dedi.
Tekfen Holding Kurucu Onursal Başkanı Ali Nihat Gökyiğit, memleketi Artvin’in kalkınması ve doğal yaşamının korunması için çaba gösteren iş insanlarının başında geliyor. 15 yaşında Robert Kolej’de okumak için çıktığı Artvin’in doğal, sosyal ve kültürel dokusunun bozulmadan gelişebilmesi için öncelikleri olduğunu dile getiren Gökyiğit, “Doğası dünya çapında değerlidir. Bu açıdan doğasının dengesini bozmadan, müthiş doğası da düşünülerek, doğa dostu tesisler ile traking ve yayla turizmi öne çıkarılabilir. Memleketim organik tarım için çok elverişlidir. Turizmin bu yönünü de düşünülmelidir. Doğasına uygun, butik konaklama tesisleri oluşturulmalıdır. Bugün bu yönde faaliyet yürüten kimi butik tesisler, doğal yaşama uygun hizmet vermektedir” diye konuştu. Gökyiğit, “Doğa yürüyüşleri için büyük potansiyel barındıran Artvin eski yıllarda olduğu gibi bölgenin bir sağlık merkezi haline dönüştürülebilir” diye konuştu.
Artvin’in tarihinde Gürcistan’ın önemli kenti Batum’un yerinin hep özel olduğunu kaydeden Ali Nihat Gökyiğit, memleketine ilişkin tespitlerini şöyle aktarıyor:
“Batum, Sovyet dönemine kadar Karadeniz’de çok önemli bir liman, ticaret ve kültür merkezi idi. Artvin halkı her çağda ekonomisi Batum ile bütünleştiği için yoksulluk çekmiyordu. Çünkü
Çoruh Nehri’ne özel olan uzun dar kayıklarla adeta rafting yaparak çok değerli sebze ve meyvelerini Batum pazarına üç saat içinde ulaştırıyordu. O zamanlar çok varlıklı insanların yaşadığı Batum için bir sayfiye bölgesi olması da Artvin’e ikinci bir gelir imkanı yaratmakta idi. 1921’de Batum’dan kopması ile hinterlandı Kars ve Erzurum’a hatta sahile ulaşım imkanları kalmadığı için Artvin ekonomisinde gerileme başlamıştır. Son yıllarda ise ulaşım şartlarında olumlu gelişmeler ile kalkınma hareketlendi”.
Gökyiğit, Artvin’in kalkınmasında öncelikli uğraş alanlarını şu başlıklar altında topladı:
-Tarihinde önemli olan iki alana, meyve/sebze ile turizme yani ekonomisinin aslına dönmesi ön planda tutulmalıdır. Sebze ve meyvecilikte seracılık ve organik gıdaya, turizmde ise doğa turlarına yönelmek gerekir.
-Arıcılığın tarımda verim artırma rolü gözardı edilmemelidir. Hem bu bakımdan, hem de doğayı korumayı teşvik eden bir üretim olduğu için arıcılık Artvin kalkınmasında öncelikler arasına alınmalıdır. Şüphesiz başta bal olmak üzere bu ürünlerin de organik olmasına özen gösterilmelidir.
-Müthiş doğası da düşünülerek, doğa dostu tesisler ile doğa turizmi yapılabilir. Doğa yürüyüşleri, doğa fotoğrafçılığı ve yayla turizmi özendirilebilir. Bu noktada doğal, sosyal ve kültürel denge ön planda tutulmalıdır. Kesinlikle binlerce yılın varlığı riske edilmemelidir. Artvin eski yıllarda olduğu gibi bölgenin bir sağlık merkezi haline dönüştürülebilir.
-Öncelikler arasına girmesi gereken bir diğer kalkınma alanı da eğitim faaliyetleri olmalıdır. Okumaya son derece hevesli halkı olmasına karşın Artvin il merkezinde eğitim kurumlarına geçmiş dönemlerde çok ihtiyaç vardı. Benim çocukluğumda iki ilkokul, bir de ortaokul bulunuyordu. Şimdi sayı elbette arttı. Yine de ilkokulundan, üniversitesine okul sayısı artırılmalı, nitelikleri de geliştirilmelidir.
“Doğal ormanların Artvin için önemini bir örnekle açıklamak istiyorum” diyen Ali Nihat Gökyiğit, “Bugün daha çok kereste olarak kullanılan Borçka ladininin, ince elyaflı olanının çalgı aletleri titreşim tablası olarak dünyanın en makbul, en değerli ağacı olduğunu aramızda çok az kişi biliyor” dedi. Gökyiğit, “Kalkınmada öncelikler arasında saydığımız bu faaliyetler doğa dostudur. Artvin’in biyolojik zenginliğini, doğal ormanlarını ve yanı sıra sosyal ve kültürel varlığını tahrip değil, korumaya yönelik projeler geliştirmemiz gerekmektedir” şeklinde konuştu.
Tarım ürünlerine yönelik Türkiye’nin ve dünya talebinin her geçen gün arttığını belirten Gökyiğit, “Bu açıdan doğal ürünleri toplamak doğaya büyük zarar verir hale gelmiştir. Bu noktada talep gören ürünün kültürünü yani yetiştiriciliğini yapmak gerekmektedir. Doğaya saygılı ve sürdürülebilir ticaretin en başta gelen gereği de budur” diyor.
ANG Vakfı önderliğinde gerçekleşen çok çeşitli kalkınma projelerinin belki de en önemlilerinden birini arıcılık oluşturuyor. Vakıf öncülüğünde, Artvin bugün, hem saf arı ırkı ile tüm Türkiye’nin en önemli bal merkezlerinden olduğu gibi yine ülkemizin bu alandaki AR-Ge üssü olma yolunda ilerliyor.
Türkiye 6 milyon arı kolonisi (çalışan kovan) ile Çin’den sonra dünyanın en büyük üretim gücüne sahip ülkesi konumunda. Oysa, Çin’in dahi bir kovandan yılda aldığı 48 kilo bala karşı, tek kovandan ortalama 15 kilo bal alabilen Türkiye, bal verimliliğinde dünya ortalamasının dahi gerisinde yer alıyor (dünya ortalaması 22 kg/yıl).
İşte bu sorun başta olmak üzere bal kalitesini de yükseltecek çözüm, Tema Vakfı’nın ve ANG Vakfı’nın uygulamaları sayesinde Artvin’de ortaya çıkarıldı. Nihat Gökyiğit’in Hayrettin Karaca ile birlikte kurucularından olduğu ve uzun yıllar başkanlığını yürüttüğü TEMA Vakfı’nın girişimleri sayesinde 1998’de Artvin’de ilk kez saf arı ırkı keşfediliyor. Kafkas Arı, 2004 yılında ANG Vakfı’nın girişimleri ile tescillendiği gibi yörede ekonomik kalkınma modelinin de en etkin alanlarından birinin öncülüğünü yapıyor. Başka arılarla mezlenmemiş saf arı ırkı Kafkas Arısı bugün, bölgenin en önemli geçim kaynaklarından olan balcılıkta çığır açacak potansiyele sahip. Hem yüksek verimlilikte, hem daha kaliteli balı üretmenin yanı sıra iklim şartlarına dayanıklılığı ile de Türkiye’nin bu alanda dünya çapında öne çıkmasına vesile olacak. Nihat Gökyiğit Kafkas Arısı’nı, ‘Türkiye’de bal devrimini başlatacak ırk’ olarak tanımlıyor. “Bu arının dayanıklılığı ve verimi çok yüksek. Diğer ırklara göre hortumu daha uzundur. Sakindirler, maskesiz çalışılabilir. Yerleşim yerlerinde dahi arıcılık yapılabilir” diye konuşan Gökyiğit, faaliyetlerine ilişkin şu bilgileri verdi:
“Camili’ye benzer bir izole bölge olan Ardahan’ın Posof ilçesinde Kafkas ırkının bir eko-tipinin mevcudiyeti kesinleşti. Camili projemizin devamı olarak bu ilçede de damızlık ana üretmekteyiz. ANG Vakfı, Kafkas ırkından sonra Orta Anadolu ırkının da tanımlanma ıslah ve üretim projesini Kazan Kırkırca Köyü Kaplan Deresi’nde seçilen izole bir bölgede sürdürüyor. Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanlığı desteği ile yürütülen çalışmalar çok olumlu sonuçlar verdi”.
ANG Vakfı önderliğinde oluşturulan Macahel AŞ, Artvin’de olduğu kadar tüm Karadeniz ve Doğu Anadolu’da hatta Edirne’ye kadar uzanan noktalarda Kafkas Arı ırkının kullanım imkanı bulmasını sağlamaya çalışıyor. Organik bal için yüksek verimlilikte çalışmalar bu şirket öncülüğünde yürütülüyor. Kafkas Arı ırkı ile yılda ortalama bir kovandan 30 kilogram üstün kalite bal alınabiliyor. Kimi bölgelerde bu rakam 60 kilogramın da üzerine çıkabiliyor.
Söz arıcılıktan açılmış iken bir noktaya daha işaret etmemizde yarar var. ANG Vakfı’nın arıcılıkta ıslahı sağlayabilmek için bir önemli görevi daha bulunuyor. Artvin’de ANG laboratuvarlarında ve yetiştirme merkezlerinde üretilen Kafkas Irkı Ana Arı, Türkiye’nin dört bir tarafına gönderilmek sureti ile arı verimliliğini artırmaya gayret ediliyor. Kafkas Irkı Ana Arı, yarısı devlet tarafından karşılanan küçük bir bedelle arı çiftçisine gönderilerek, kovanların saf ırk arı popülasyonuna dönüşmesi sağlanıyor. Bu noktada ANG Vakfı Arıcılık Danışmanı Ahmet İnci’nin görüşleri önemli. İnci, “Türkiye’de ana arı kullanımı balcılığın en önemli unsurudur. Kafkas Arı Ana Arı, ırkların saflaşması ve verimlilik, kalite ve dayanıklılığın artması için ülkemizdeki tüm arıcıların kullanması zorunlu olan bir noktadır. Bedeli çok düşük ve devlet destekli, sonuçları ise kat kat hızlı alınabilecek bir süreçtir” diye konuşuyor.
Artvin, Türkiye’nin en çok bitki türüne sahip ili. 500’ü nadir, 372’si ekonomik değere sahip 2 bin 700 bitki türü ile Türkiye birinciliğini elinde tutan Artvin’i 2 bin 126 çeşit ile Antalya, 2 bin 48 çeşit ile İstanbul, bin 724 çeşit ile İçel ve bin 532 çeşit ile İzmir izliyor.
Denizden 400 ile 2 bin 800 metre yüksekliğe kadar uzanan 6 köyden ve 800 haneden oluşan Camili Havzası da, dünyanın sayılı ekolojik zenginliğe sahip bölgelerinden biri olarak kabul ediliyor. UNESCO tarafından Türkiye’nin ilk ‘İnsan ve Biyosfer Rezervi’ ilan ettiği havza, bu tespit ile geleneksel yöresel yaşam tarzı ile biyosfer arasında dengeli ilişkiyi öngören dünya koruma ağı içerisine alınmış olur. Yanı sıra gen koruma alanı olarak tescil edilmiş.
2009 yılından bu yana tarım ilaçlarının kullanılmayan, organik tarım ürünleri sertifikasına sahip olan Camili Beldesi, 25’i Türkiye endemiği olan 1000 takson taşıyan botanik zenginliği ile öne çıkıyor.
Türkiye’de 114 çeşit bitki türünün doğal ortamından koparılarak ticaretinin yapılması kanunen yasak. Bu rakamın 50’ye yakını da Artvin’de bulunuyor. Ticareti yasak olan doğal ürünler arasında çiğdem, orkide, kardelen gibi bitkiler bulunuyor. Nihat Gökyiğit artan talep karşısında doğal bitki ve ağaçlar ticaretinin yapılmaması gerektiğini belirterek, “Doğal ortamdan bir bitkinin dahi varlığının ortadan kaldırılması ekolojik dengeyi çok olumsuz etkiliyor. Talebi olan ürünlerin kültürü yani yetiştiriciliği yapılmalıdır. Doğa özgür bırakılmalıdır. Daha iyi bir yaşam sürmek istemek çok doğaldır. Bunu istersen, doğamızı, kültürümüzü hem yaşayıp, hem torunlarımıza emanet edebilmemiz gerekiyor” diyor.
ANG Vakfı, doğaya yönelik bir önemli misyonunu da botanik bahçeleri kurarak gerçekleştiriyor. İstanbul Nezahat Gökyiğit Botanik Bahçesi’nin ardından Adana Çukurova Üniversitesi Botanik Bahçesi’ni kuran ANG Vakfı, son olarak Artvin Çoruh Üniversitesi Botanik Bahçesi’nin kurulmasında öncülük yaptı. Her iki botanik bahçesi de dünya ile akredite olan işletmeler. Tüm Karadeniz’in en büyük botanik bahçesi olmaya aday AÇÜ Botanik Bahçesi 140 dönüm arazi üzerine yayılacak. Üniversite yönetiminin, AÇÜ Botanik Bahçesi’nin de uluslararası tanınırlığının olması en büyük hedefleri arasında bulunuyor.
ANG Vakfı bünyesinde önemli bir misyon da çay tarımına alternatif olarak Doğu Karadeniz’de hizmete sokuluyor. Ali Nihat Gökyiğit bu konuya ilişkin şu bilgileri verdi:
“Türkiye çay tarımının rakip ülkelere nazaran zayıf tarafı, üretimin çok daha engebeli, meyilli ve küçük arazilerde yapılıyor olmasıdır. Bunun üretimde yarattığı güçlük ve refah seviyemiz yükseldikçe işçilikten daha yüksek gelir beklentimiz, rakip ülkeler karşısında rekabet gücümüzü zayıflatmaktadır. Bu açıdan çaya alternatif gelir getirici ürünlere yönelmek gerekmektedir. ANG Vakfı olarak pazar değeri çok yüksek olan açelya, kamelya ve ormangülü gibi çay bitkisi akrabası süs bitkilerini yetiştirmek için Çamlıhemşin’de yöre çiftçisi ile harekete geçtik. İyi sonuçlarını aldık, ileriye yönelik daha başarılı neticeler alacağız”.
Nihat Gökyiğit’in katkıları ile oluşturulan bir önemli proje de Artvin Belediyesi Sokak ve Yaban Hayvan Barınağı. Milli Parklar Desteği ve ANG Vakfı’nın sponsorluğunda kurulan barınak ilk etapta 50 hayvana destek verebilecek. Hizmetler arasında yaban hayvanları da bulunuyor. Boz ayı ve vaşak dahil zengin fauna çeşitliliğine sahip olan, kuş göçleri ve üreme alanı olarak binlerce yıldır önemli misyon üstlenen bölgenin bu potansiyeli de düşünüldüğünde barınağın sunacağı hizmet daha da iyi anlaşılacaktır. Ali Nihat Gökyiğit açılışta yaptığı konuşmada, “Bu barınağın açılışında bu kadar çok Artvinli ve çevre dostu insanın toplanmış olması çok sevindiricidir. Canlılara hizmet etmek hayırların en güzelidir” dedi.( Mustafa Kemal Çolak)