Bakanlığın hazırlayıp Cumhurbaşkanlığı makamına ilettiği söylenen Rehberlik yasası ya da o anlama gelen yasa taslağı üzerine, ilgili olanlar, sanki bir kara çuval içine atılmış kedilerin birbirlerini, korku, kaygı, endişe nedeniyle bilmeden, göremeden, anlamadan yaralamasına, yıpratmasına neden olmaktadır.
Konuyu ‘çuval’’ içine girmeden çözmekten yana, irdelemekte yarar var.
Bir yanda olan bitenden yıllardır rahatsız olan, ülkemize milyonlarca turisti getiren Seyahat Acentaları, öte yanda Kültür turizmi için olmazsa olmaz değerde rehberlerimizi temsil eden TUREB.
TUREB yeni başkanı sayın H. Eğinlioğlu, duyumları üzerine yaptığı yorumlarla hangi değişikliklere neden karşı olduklarını tane tane anlatmış.
TÜRSAB’ın bu konuya dahli ne kadardır, taslaktan haberdar olmuşlar mıdır, bu konuda bir bilgim yok. Duyumların ötesinde bilgi sahibi olmuş olsalardı, doğal olarak üyeleri ile bu taslağı paylaşırlar, üyelerine görüş sorup, görüş oluşturarak gereğini bakanlığa bildirir, üyelerine de neyi neden istediklerini aktarırlardı.
Görünen o ki, her iki taraf da konuları ‘’duymuş ‘’olmaktan öte bir bilgiye de sahip değil görünüyorlar.
Duyumlar üzerine değil de ,sayın TUREB başkanının itirazları üzerine bir şeyler yazmakta yarar görüyorum.
Rehberleri ucuza çalıştırmak;
Mevcut yasada rehberlerin alması gereken taban fiyat belirlenmiştir. Üst sınırı yoktur. Her ne kadar asgari ücretin neredeyse beşte biri tutarında günlük yevmiye taban fiyatı olsa da, herkesin bildiğini yevmiyenin dört katına çıktığı saklamadan söyleyelim. Haftalık, çalışma karşılığı teklif dilen günlük yevmiyelerle -hanut – karşılığı çalışan yüzlerce rehber olduğu gibi, tam tersi, o dilde kurs açılmadığı için, yeterince, bırakın kalitelisini, örneğin Rusça rehber olmadığı için yevmiyeler günlük taban fiyatın tam dört katına çıkabilmektedir.
Neden ihtiyaç duyulan dilde rehber kursu açılmaz ya da , sınavı yapılmaz? TÜRSAB ile TUREB bu konuda anlaşamadıkları için, TUREB evet demedikçe TÜRSAB hiçbir şey yapamaz, boynu bükük, üyelerine mahcup olur.
Kaliteyi yakalamanın en doğal yolu, en çok bileni, en iyi kendini o dilde ifade edeni göreve getirmek yani rehber yapmaktır.
Acentalar büyük emekler sonucu ülkemize getirdikleri gurupların en iyi, en bilgili, en sempatik, düzgün konuşabilen rehberler eliyle gezdirilmesini ister.
Rehberin başarılı olması, yabancı acentanın tekrar ülkemize başka guruplarının da gelmesinin büyük ölçüde yolunu açar.
Rehber ücretinin bir pazarlık konusu olması acentaların canını yakmaktadır elbet. Acentalar programlarındaki maliyetler içine rehberin ücretini o yılın ilan edilen fiyatı ile koyar.
Taban ücreti, diğer iş dallarına bakıldığı zaman en hafif deyimiyle, düşük değildir. Rehberler iyi ücret almalıdır. Acentalar bu konuda tasarrufu rehber ücretlerinden ya da verecekleri servislerden yapmak yerine, iyi fiyatla turlarını satmaya uğraşmalıdır.
Aklı başında bir seyahat acentası yönetimi , yeterince bilgi verme gereği duyduğu bir gurubu rehbersiz nasıl gönderebilir ki?
Anadolu turlarında rehber, konuklarını aldığı havaalanından, bırakacağı havaalanına kadar bir dakika bile yalnız, ilgisiz bırakamaz. Aksi, işin doğasına aykırıdır.
Gurubun Türk gurubu olması, rehberin alacağı yevmiye açısından bir şey değiştirmesi söz konusu olmamalı. Aynı konuları, aynı sürede, aynı alanda, yolda, aynı fiziki koşullarda anlatan rehberin bunu hangi dilde yaparsa yapsın alacağı ücretin daha az olması iş yasasına da, temel insan haklarına da uygun olduğunu düşünmüyorum. Türkçe dışında bir dilde anlatmanın da farklı bir ücret tarifesine taşınması da eşyanın tabiatına aykırıdır. Dil farkı talebi, Türkçeyi küçümsemekle eşdeğer bir yaklaşımdır. Dilin, o ya da bu dil olması, bir avantaj ya da dezavantaj yaratması hakkaniyete uygun değildir.
Gelelim Türkçe rehberlik konusuna;
Türkçemiz de dünya üzerinde yaygın şekilde konuşulan dillerden birisidir. Düzgün konuşulması çok önemlidir.
O kadar çok sonradan Türk vatandaşlığına geçmiş Çince, Rusça, Arapça, Farsça dillerinde rehberlik yapan kişi var ki, konuştukları Türkçe’yi bir yana bırakın, Türkiye hakkındaki bilgilerinin yetersizlikleri, yanlışlıkları o kadar fazla ki, bu kişilerin ana dillerinde rehberlik yapabilmesi nedeniyle otomatik olarak Türkçe dil bilgilerinin iyi olduğu sanılıyor.
Rehberliğin gerektirdiği her türlü bilgiye, kültüre sahip bir kişinin Zuvaili dilinde rehberlik yapan bir kişi yanında, Türkçe dilini akıcı, hakkını vererek Türkçe rehberlik yapmasında ne sakınca var diye sormayacağım. Son 5-6 yılda uygulanan rehber yetiştirme sistemi ne yazık ki aranan nitelikte rehber yetiştirmediği gibi, dil konusunda da yeterli bir elemenin yapılmadığının bir çok örneği mevcuttur.
Kaldı ki yabancı dil bilmenin ‘’kaliteyi’’ arttırdığını söylemek bir iddiadan öte değer taşımaz. Bundan böyle herhangi bir dildeki metin, yayın, başarılı bir biçimde istediğiniz dile çevrilebilmektedir.
Bir süre sonra rehber olmadan her türlü bilgiyi misafirinize vereceğini iddia eden, hatta bunu yapabilecek sanal sistemler, belki de robot rehberler kullanılmaya başlanacaktır.
Kendi ülkesindeki insana kendi öz dilinde sahip olduğu mükemmel bilgileri aktarmasında ne sakınca var? Bu kişiye hangi güç sen Türklere rehberlik yapamasın diyebilir? Bu insan haklarına aykırı bir teklif ve uygulamadır. En ufak bir şikayet, böyle bir maddenin kaldırılmasına yol açacağı gibi, bunu teklif edenleri de toplumun gözünde bir başka noktaya iter. Rehberlerin sağlık sigorta zorunluğu ve gelirlerinin karşılığı makbuz kesmeleri de bir başka önemli konudur.
Kaygı, rehberlik piyasasında olağan üstü şişme kaygısıdır. İhtiyaca bakmadan on binlerce rehberi piyasaya sürmek mevcut rehberlere de haksızlıktır, yeni katılacaklara da büyük haksızlıktır.
Rehberlik eğitimi sanal ortamlarda belirlenen konularda rehber olmak için eğitilmek isteyenlere sunulur. Böylece fiziki ortam gerekmeden, rehber adayı, gereken tüm konularda eğitimi alıp, istediği dilden ve bilmesi gereken tüm konulardan aşamalı olarak sınava sokulur, yüksek başarı puanı ile adaylar sınavı kazandıktan sonra bölge bölge, pratik gezilere de katılarak son bir sınav sonucu ihtiyaç duyulduğunda rehberlik yapmalarının önü açılır.
Rehber otobüste bulunmalı mı, bulunmamalı mı, bunun kararını rehber değil, acenta verir. Böyle bir talep yoksa, 1972 yılında o günün koşullarına göre hazırlanmış 1618 sayılı yasaya sığınarak iddiada ,dayatmada bulunmak doğru değildir. Kültür turu yapan bir acenta bırakın otobüste, tuvalet ve yatak odası dışında rehberin mutlaka gurubun başında, yanında, içinde olmasını istemezse şaşarım. İhtiyaç duyulmuyorsa, talep yoksa kanunda da yazsa bunu uygulamakta bugüne kadar başarılı olunmadığı gibi, bundan böyle de olunamaz.
Rehberler ne kadar iyi, güvenli, gelirleri yeterli olursa, Türk turizmi de o kadar gelişir, acentaların işleri de o derece artar. Geçmişe nazaran kaliteyi korumakta zorlanan rehberlik mesleğini daha iyi duruma getirecek yöntemleri bulmakla işe başlamalıyız.
Yıllardır söylediğimiz bir çözümü burada tekrar yazmakta yarar var. ‘’Turizm piyasası düzenleme ve denetleme kurulu’’ oluşturulmuş olsa, talep dikkate alınarak rehber ihtiyacı karşılanır, böylece rehberlik iş piyasasında şişme ,eksiklik gibi sorunlar en aza indirgenebilir.
Asıl konuşulması gereken konu, alınması gereken önlem, yapılması gereken öneri budur. Değerli acenta sahibi bir meslektaşımızın bir yazısında belirtiği gibi, rehberlerin ihtisaslaşması, yöreselleşmesi çok önemlidir.Bölgesel ya da ülkesel bazda, farklı alanlarda uzmanlaşmış rehberlere olan talep çok fazladır. Bu tür eğitimlerin verilmesi ile turizmin çeşitlendirilmesinin, ülke çapında yaygınlaştırılıp ekonomik refahın turizm eliyle yaygınlaştırılmasının önü açılabilecektir.
Çuval içine kedileri atıp, kavga ettirmek yerine, sektörün temsilcilerini bir araya getirip, karardan etkilenecek kesimleri tatmin edecek bir yasa çalışmasını yapmakta, onları defalarca dinleyip çözüm aramakta yarar olduğunu, ölü doğacak bir yasadan kaçınmak gerektiğini düşünüyorum.
Deniz Tüfekçi
- 29 Ekim, en büyük bayramımız, Cumhuriyet bayramımız - 30/10/2024
- Turizm özgürlüğün elbisesidir, gıdası demokrasidir. - 17/07/2024
- BAD-EL HARAB-ÜL TÜRSAB - 11/02/2024