Bunu söyleyenlere minik bir sorum var! Allahını seven söylesin, konaklama tesisi inşa edecek her iktidarın o dönemdeki yandaşları başta olmak üzere arazi tahsisi ve teşvik kredileri dışında son 30 yılda, hatta 35 yılda ne verildi turizm sektörüne? Kıyaslayın bakalım Otomotiv, Enerji, Tekstil sektörüne, parekende sektöründen İnşaat sektörüne(Corona paketinde bile peşinat %10 diye soktular araya) hatta Mermerciden Tarıma verilen desteklerin kaçta biri Turizm sektörüne verildi de, her şeyi devletten beklemeyin diyorsunuz.
Seyahat acentalarına reklam desteğinden uçak koltuğu! desteğine verilen destekleri neden söylemiyorsun diyenler çıkabilir.
Aşağıda ayrıntısını yazacağım ama yine de söyleyeyim.
O desteklerin neredeyse tamamı bizim seyahat acentalarımız eliyle yabancı tur operatörlerine yani gelen turistin cebine gitmiştir.
Ucuzlayan servislerimizin biraz daha ucuza satılmasından başka bir yararı olmadığı gibi, müthiş zarara uğrayan bir sektöre dönüşmüşüzdür.
Ya devlet başa, ya kuzgun leşe…
2005 yılında Gezi olaylarında hükümetin gençlere tavrı ile başlayan Batı pazarındaki duraklama, peşinden yarıya gerileme, peşinden Rus uçağının düşürülmesi, patlayan bombalar sonucu güvenini yitirdiğimiz başta Batı dünyası olmak üzere BDT ülkelerinin turistinin başka destinasyonlara gitmesi sonucu müthiş kan kaybeden turizm sektörü, iç pazarın da ekonomik istikrarın bozulması nedeniyle, hiç dahli olmadığı politikaların sonucu bırakın kar etmeyi, cepten yemeye, bankalara borçlanmaya, borcunu da ödeyemez noktaya sürüklenmiştir.
Devletin olmayan!!! Parası ile 4 milyon Suriyeli beslenirken, onlara 40-50 Milyar dolar harcanırken işsiz kalmış, borca batmış sektörün nasıl ayakta kalabildiğini sorgulayan hiç kimse olmadı.
‘’ Yahu kusura bakmayın biz bir halt ettik, belki de hata ettik ama bu işten en çok zararlı çıkan sizlere, Turizm sektörüne şu Suriyelilere verdiğimiz paranın yaptığımız yardımın 40’da birini aktaralım da hiç olmazsa kendinizden kaynaklanmayan nedenlerle bu hale gelmişliğinizi giderelim…’’ diyen Devlet! , iktidar oldu mu?
Bankalar ve Yabancı yatırımcı !!! pozlarındaki leş Akbabaları ucuza yatırım kapatmak için gökyüzünde daireler çizmeye başladığında tek bekledikleri, pes edenleri, iflas bayrağını çekmek üzere olanları kucaklarına düşürmek oldu.
Bu yıl Bal yok, Çiçekler açmayacak.
Turizm bal yapan, insanları mutlu etmek üzere kurulu bir sektör bütünüdür.
Gelecek günlerin tablosunu görmeye çalıştığımızda, virüs, bal yapmaya gidebilecek bir arının olmadığını, çiçeklerin bu sene hiç açmayacağını ön görebiliyoruz. Bu yıl çiçekler yok, bal da yok. Ne balcıya bal var ne de bir kaç mevsimi geçirmesine yarayacak, ölmez sağ kalırsa ne de kışı geçirecek bal var. Çiçekler sadece topraklarımızda değil, hiçbir yerde açmayacak gibi görünüyor.
Peki bu arılar yok olursa, gelecekte balları kim toplayacak çiçeklerden.
Bu sorunun yanıtı basit. Kovanların sahibi, yani Devlet.
Sektörün devamlılığına dair bir hibe programının olmaması düşünülemez. Hibe diyorum ,çünkü arılar seneye sadece o seneye yetecek kadar bal üretme kapasitesindedirler .Erteleme, öteleme, sonra ödersin!, indirimli faiz! gibi geleceği daha da zora sokan, ‘’keşke daha o zaman şapkamı alıp gitseydim, de bir de bu borcun altına girmeseydim, hiç olmazsa elimde birkaç şey kalırdı, onu da şimdi bankalara kaptırdık…’’ pişmanlığı ile yüzleşmek istemeyenler teşekkür edip hiç kuşkunuz olmasın, gideceklerdir.
Devlet, yani arıcı sahaya inecek, gereğini gözünü kırpmadan eksiksiz yapacak. Bunun başka hiçbir alternatifi yok, eğer turizmden ülke ekmek yemeğe gelecekte niyetliyse tabii ki.
Bu güne dek binlerce arının yaptığı bal peteğinden arılar ne kadar bal ayırdı kendine!, balı alan devlet şimdi arıların hayatta kalması için bir kısmını, onları hayatta tutacak miktar ne ise, gözünü kırpmadan vermelidir.
35 milyar dolar döviz girdisi yapan bu sektör bunun kdv, ötv ,damga vergisi ,gelir vergisi, stopaj ,muhtasar vs vs adlarla neredeyse üçte birini devlete vermiş, kalanını 1.450.000 çalışanı olan ,yani ülkemizdeki toplam işgücünün %6’sını aşan bir işgücünü barındırmış, bu anlamda diğer bütün sektörlere fark atmıştır(Otomotivde istihdam oranı %1.5 civarındadır)
Şimdi devlet sahaya inmek zorundadır. Eğer vergi vereni, sana milyarlarca doları akıtan kaynağı, işsizlik sorununa çözüm getiren en büyük sektörü korumazsan, başın yarın belada demektir. Aileleri ile birlikte nüfusun %10’u bu sektörden geçimini sağlamaktadır.
Ya Devlet Başa, Ya Kuzgun Leşe.
Ya başaracağız, ya da kuzgunlara leş olacağız. Bu, sektörün ölüm kalım mücadelesidir.
Kimse durumu hafife alıp,’’2 ay sonra işler yoluna girer, 3 ay sonra toparlanır diyerek yuvarlak laflarla moral enjekte etmeye çalışıp vakit kaybettirmesin sektöre, hem üyelerini hem devleti kandırmaya yeltenmesin. Tabloyu görmek için Dünyayı okumak yeter.
Yok öyle krediyi düşük! Faiz ile filan vermek. Devletin kaynaklarını’’ faiz farkını karşılayarak’’ bankalara yedirmeyecek, bankaları da korumayacaksınız.
%100 korunması gereken sektör turizmdir. Devlet, bu günler için vardır. Turizmci, 40-50 Milyar yardım yapılan Suriyeli göçmenlerden daha iyi durumda değildir.
Hibe sistemini enjekte edilmelidir. Üretimi sana sağlayanı besleyeceksin. Almanya’nın yaptığının da ötesinde katkı sağlayacaksın. Kazanılan parayı toprağa, inşaata gömmek bir tercihtir. Turizm sektörünü korumak da bir tercihtir. Sadece bu günü değil, ileriyi de düşüneceksiniz. Bunu verecek, vermek zorunda bu Devlet. Yağma Hasanın böreği değil tabii ki devletin kasası, ama bu yardımı hak eden, ayakta kalmak için, hayatta kalmak için bal isteyen bu ülkeye her yıl milyarlarca dolar bal getiren sektördür, Türkiye’nin en büyük 3 sektöründen biri ve en çok mağdur olan sektörüdür.
Sosyal devletin gereklerini yapmakla da yetinmemeli, sektörü ayakta tutmakla da kalmamalı, sektörü yarına hazırlayacak önlemleri de almak, planlamaları da yapmakla yükümlüdür Devlet.
Önüne gelene, istediği yerde istediği kadar otel yapma izni vermeyeceksiniz. Yatırım şevkiyle, teşvikle yaratılan beton dağları, doğayı kirletmekle kalmadı,
%50 doluluğu bile konaklamadaki arz fazlalığından ancak bu yıl o da rekor sayıda turist girişi sayesinde yakalayabildi, fiyatlar makul noktaya bile yıllardır gelemedi.
Cebine 3 kuruş para koyanın bakkal açar gibi acenta açmasını da engelleyip düzene sokacaksınız.
İki kelimeyi bir araya getiremeyen, bilgisiz insanları, hem de iki katı günlük ücret talep eden rehberleri değil, belli entelektüel düzeye ulaşmış insanlar arasından yetiştirip sektöre hediye edeceksiniz. Acenta sahibinin o tür rehberler önünde saygıyla durduğu rehberler yetiştireceksiniz.
3.5, tur operatörü yaftalı kulisi bol, ülke turizmine getirdiği yolcu sayısına bakarak çok büyük katkı yaptığı farz edilen, farz edilmekle kalmayıp, madalya takılıp berat verilen, ülkeyi ucuza satmak, o fiyata satmakla birlikte sattığı servisin parasını otellere ,tedarikçi kuruluşlara bir sene sonrasına milyonlarca dolarlık eninde sonunda karşılığı bir gün artık hiç alınamayacak çekler vererek ödemekten aciz kalan, batan, batırılan, batmış görünen! yüzlerce insanı da ,çalışanı da mağdur eden, ’’Türk kökenli’’ yaftası arkasına gizlenmiş tamamen yabancı kayıtlı kuruluşlara, ‘’Tur operatörlerine’’ destek amacıyla geçmişte verilen, hala da verilmesi düşünülen kaynakları geçmişte olduğu gibi, yarın da heba edecek, sadece Türkiye’ye operasyon yapılıyormuş gibi gösterip aslında en az 3, çoğunlukla ortalama 5 destinasyona daha tur gönderenlere destek vermek yerine, bunu da ‘’ biz seyahat acentalarına şu kadar destek ayırdık, yaptık..’’ diyerek kamuoyunu yanıltmak yerine sektörün tümüne, ayırım göstermeden, kısıtlama, ön şart koymadan destek olmak gerekiyor.
Eşek arılarını beslemektense, bal arılarına sahip çıkmak devletin esas görevidir.
Geçmişte, Almanya başta olmak üzere Batı pazarlarında hiç yoktan devletin kimi zaman açıktan, kimi zaman masa altı desteklerle palazlandırıp büyüttüğü Türk kökenli!!! Tur operatörlerinin ilk yıllarında( 1991 Körfez krizi ardından) bir önceki yılın yarı fiyatına, o zamanki değerlerle, 200DM(diyelim ki bugünün 200€’su) uçak ,transfer, acenta komisyonu dahil 3 yıldızlı otel sattıkları, bunun hem o pazarda yer alan yılların o ülkenin köklü tur operatörlerini rekabet edemez noktaya çekip, Türkiye pazarını bunlara bırakmasına neden olmuş, yanlış fiyat politikaları ile sonra birbirleri ile rekabet etme pahasına, zararına iş yapmaya başlayıp, sonra hepsi istisnasız batmış, pazardan çekilirken de sektörün paydaşlarına büyük kalıcı zararlar vermiş, bunun yanında, örneğin 91 körfez krizi öncesi çok önemli Kültür turları geliri elde edilirken, bu turlar neredeyse toplam turizm paydası içinde %60’lardan %20’lere ,hem de daha düşük fiyat skalası ile hizmet vermek zorunda bırakılmışlardır.
91 Körfez krizinde sektörün arılarından esirgenen destek, Eşek arılarına gitmiş, olup bu gün de Turizme destek veriyoruz sanısıyla aynı tür yapılara verilmeye çalışılmaktadır.
Bu yıl yıkımdan en çok etkilenen Havacılık sektörü olacaktır. Yerli hava yollarımıza hayat vermek onları, olası bir tur operasyonunda tur operatörlerinin kullanmasıyla olur. Hatta acil durum gereği, eğer uçak sorunu devam ederse zora düşmüş havayollarımıza destek verilerek de çözüm aranabilir.
Sektörün önemli paydaşlarından biri de Rehberlerdir. Hayatta kalan rehberlerin ayakta kalabilmeleri de sektör için çok önemlidir. Acil sosyal sigorta girişleri devletçe yapılmalı ve asgari ücret desteği belli bir süre verilmelidir.
Felaket tellağı yapma!
Baş üstüne efendim…
Dünya değişiyor, artık kafanızı değiştirin, kumdan çıkartın, bu küçük bir kaza değil, başka bir evrene yolculuktur, farkına varın.
Bu konuda söz söylemesi gerekenler, uyarı görevini yerine getirmesi gerekenlerin böyle bir niyet taşımadıklarını görmek, ‘’Matruşka jenerasyonunun’’ , ‘’Podyum güzellerinin’’ işi olması gerekirken, büyük tehlikeye aldırmadan, ya da hala farkına varmadan, tehlikeyi küçümsemek bir yana, ne kendi hallerini ne de etraflarındaki yıkımı hissetmeyen, sorunun giderilmesi değil, kesin çözüm önerilerini duymak yerine ‘’karın ağrısı için ilaç’’ istemelerini anlamakta güçlük çekiyorum. Çözüm Aspirin tedavisi değil, ayakta duramayacak hale gelmiş sektörü sedyeye alıp acil servise götürmekle çözülmeye başlanır.
Yaşananlar göstermiştir ki, yıllardır söylemekten yazmaktan bıktığımız, sektörün çatı örgütlenmesini yaparak Türsab’ın patronajında yeni bir turizm örgütlenme yapısına gidilmesi şarttır. Acenta, konaklama sektörü, ulaşım, rehber ilişkileri bu çatı kanunu ile ancak çözülebilecektir. Yoksa bu gün içinde bulunduğumuz çıkmaz durum hep devam eder. Yeni 1618 sayılı yasadaki değişikliğin temelinde sektörün bütününü kapsayan örgütlenme anlayışı korunmalıdır.
Son söz; Geçmişten ders alıp aynı hataya düşmemek bizim yarınımızı tekrar inşa etmemizi kolaylaştırır. Geç kalmak hastayı öldürür. Yanlış teşhis de hastayı öldürür.
Uyarı görevini yapmak, karar vericilere yardım edip daha optimal kararlara imza atmalarını sağlamak içindir.
Söz doktorun.
Deniz Tüfekçi
Latest posts by Deniz Tüfekçi (see all)
- Turizm özgürlüğün elbisesidir, gıdası demokrasidir. - 17/07/2024
- BAD-EL HARAB-ÜL TÜRSAB - 11/02/2024
- Tarihe saygı - 29/01/2024