TÜRSAB Kültür Turizmi İhtisas Başkanı, kültür turizmi duayenlerinden Faruk Pekin’in moderatörlüğünde gerçekleştirilen sohbette Göbeklitepe Yılı nedeniyle arkeoloji ve turizm dünyasının odağı haline gelen Göbeklitepe’ye ilişkin yanlış değerlendirmelere değinen Özdoğan örneklerle insanlığın Çayönü’nden Göbeklitepe Kültürü’ne nasıl ulaştığını gözler önüne serdi.
Prof. Özdoğan konuşmasında şöyle dedi: “Göbeklitepe, anıtsal görünümlü yapıları, bu yapılarda yer alan kabartma ve heykelleri ve bunların günümüzden on iki bin yıl kadar eski olması ile yalnızca arkeoloji dünyasında değil, toplumun hemen her kesiminde büyük bir heyecan yaratmıştır. Ancak bu heyecanın doğru yönlenmesini sağlayan bilgi akışı gerçekleşemeyince, ortalıkta gerçekdışı yorum ve değerlendirmeler uçuşmaya başlamıştır. Göbeklitepe’de yapılan kazıların ‘öncü tapınak’ olarak tanımlanan, dönemin inanç sistemini, törenlerini yansıtan yapılarda yoğunlaşmış olması, Göbeklitepe üzerinde yapılan yorumların daha da çarpılmasına, buranın ‘neden önemli olduğu’ sorusunu daha da yanlış bir düzeye çekmiştir.
Esasen Göbeklitepe günümüz uygarlığının temellerinin atıldığı, doğrusu yanlışı ile yeni bir düzenin kurulduğu kültürel sürecin bir parçasıdır; insanlık tarihinin en önemli kırılma noktalarından biri, belki de en önemlisini temsil eder. Bugün rahatlıkla ‘Göbeklitepe Kültürü’ olarak da tanımladığımız oluşumu Güneydoğu Anadolu, Kuzey Suriye ve Irak’ta 31 kazı yeri ile oldukça ayrıntılı olarak, yalnızca tapınakları ve inanç göstergeleri ile değil, mimariden beslenmeye, geliştirdiği teknolojiden toplumsal düzenine kadar oldukça ayrıntılı olarak tanımaktayız. Bu süreçte barınak yapıya, yapı konuta dönüşmüş, mülkiyet, miras, aile düzeni, artı ürün, artı değer, ruhban sınıfı, katmanlı toplum dokusu, elitlerin rekabeti ve seçkin sanatçılar gibi birçok ilk ortaya çıkmış, kurumsallaşmıştır. Göbeklitepe kültürü Anadolu’nun uygarlık tarihine yapmış olduğu en özgün katkıyı temsil etmesi açısından çok büyük bir önem taşır, bunu ören yerinde sergilenen tapınakların düzeyine indirmek bu kültüre haksızlık etmek olur.”