PARAMIZIN DEĞERİ Mİ DAHA DÜŞÜK,
ÜLKEMİZİN YABANCI SINIR KAPILARINDA DEĞERİ Mİ DAHA DÜŞÜK?
İlk yurtdışına çıkışım 1978 yılıydı. Bir çok ülke henüz vize istemiyordu. Sınır kapılarında da pek bir zorluk görmedim 80’lerin sonuna kadar desem yeridir.90’lı yıllar, doğu blokunun çöküşü, AB’nin Schengen vizesi filan derken önce İngiltere, sonra AB ülkelerinin bir çoğunda vize kontrolü yapan polislerin sorgusu artmaya başladı. Vize için istedikleri belge sayısı arttı. Sonra gittikçe azalan sürelerde vizeler verilmeye başlandı. Hatta nedenini bilmediğim gerekçelerle vizemiz reddedildi.
Şimdi 6 aylık vizeyi lütuf olarak veren ülkeler çoğunlukta. Aslında nereye gidecekseniz, orada hangi tarihler arasında olmayı planlıyorsanız, dönüş tarihinden bir gün sonra biten ,kalacağınız süreyle sınırlı vizeler veriyoruz, siz yine dua edin türü söylemlerle karşılaşıyoruz.
Beni yıllardır bu duruma düşüren ülkemin yöneticilerinden utanıyorum. Yabancı ülke sınır polislerinin aşağılayıcı davranışlarına beni muhatap ettikleri için kızıyorum.
Ciğeri beş para etmezlerin! onur kırıcı davranışlarına muhatap olduğum için kahroluyorum. Ülkemin kültürü ile, yemeği ile, insanlığı ile, doğası ile hiçbir şekilde kıyaslanmayacak ülke sınır polislerinin dönüş biletimi sormasına kızıyorum. Ben ülkemi bırakıp sanki kendimi onun ülkesinde yaşamaya mahkum edecek bir ruh halim varmış gibi.
Pırıl pırıl, iş güç sahibi, düzgün yabancı dil konuşan, iyi eğitimli gençlerimize pasaport polisinin sorduğu soruları, onları düşürdükleri durumu görünce kahroluyorum. Biz o ülkenin yurttaşlarına baş tacı muamelesi yaparken, onlar fütursuzca böyle davranışlar göstermekten kendilerini alamıyorlar. Özellikle Avrupa ülkelerinde bu çok yaygın. Ben iş için gitme amacıyla vize almak zorunda kalırken, muhatap ülkelerin yurttaşları değil pasaportuna vize, kimlik kartı ile gelip elini kolunu sallayarak girip çıkıyor. Hangi eşitlik, eşit koşullardan bahsede bu ülkeler.
Mecbur kalmadıkça gitmiyorum.
Atatürk’ün Türkiye’sindeki insanlara duyulan saygıyı, bizim o ülke yurttaşlarına gösterdiğimiz saygıyı görmek istiyorum.
Bize köle muamelesi yapanların, üç beş günlük vize muafiyeti göstermelerini bir lütuf olarak da görmüyorum.
Ege Adalarına (Doğru tanım, ’’ Yunan adaları’’ değil, Yunanistan’a ait Ege adalarıdır, çapsız basın ile dünyadan habersiz yurt dışına tur yapan bir kısım meslektaşlarımız bu farkı bile kavramaktan uzaklar) girişte vize muafiyetini bir taraf lütuf, diğer taraf ise bir diplomatik başarı olarak bakıyor. Bizimkiler kazıklanmadan, ya da makul fiyata yemek için giderken, Yunanistan da kışın duran turizm hareketini Türk turistlerle canlandırmak için yapıyor bu jesti!.
2015 yılında Romen parası ile TL’yi karşılaştırdığımızda, 1 lira verip 2.35 lei alıyordunuz. Şimdi 6 lira verip 1 lei alabiliyorsunuz.
Yani Romen parası karşısında TL neredeyse 14 kat değer yitirmiş. 8 yılda durum bu hale gelmiş.
Ne pasaportumuzun, yani benim uluslararası camiada kimliğimin bir değeri var, ne de paramın bir değeri var. Bu değer, dünyada beni yönetenlere verilen değerdir işin doğrusu.
Üzülüyorum, utanç duyuyorum, içim acıyor, onurumla oynuyorlar. Ben bunları hiç hak etmiyorum.
Bizi bu hale düşürenlere hakkımı helal etmiyorum.
Deniz Tüfekçi
- 29 Ekim, en büyük bayramımız, Cumhuriyet bayramımız - 30/10/2024
- Turizm özgürlüğün elbisesidir, gıdası demokrasidir. - 17/07/2024
- BAD-EL HARAB-ÜL TÜRSAB - 11/02/2024