Salgın, turizmdeki sorunların hızlıca ortaya çıkmasını sağlamakta başarılı oldu.
Türkiye’de turizmin farklı kesitlerinde yer alan kuruluşlar iyi biliyorlar ki, sektörün bütünü çok ciddi YAPISAL SORUNLAR ile karşı karşıyadır.
Ucuz emek, düşük fiyat, kirletilen denizler, betona teslim doğa, etkisiz, yetkisiz yerel yönetimler, birlikler, hatta Bakanlık.
Plansız büyüme, kanserojen çoğalma, niteliğin acımasız rekabete teslim olması, ucuz emek üzerine kurulu bir rekabet stratejisi….
Plansız, zararı faydasından çok yatırımlar, döviz getiriyoruz, turizm yapıyoruz maskesiyle doğayı talan edenler, turizm politikalarımızın belirlenmesine doğrudan katkıda bulunacak ,sektör içi ilişkileri sağlam temele oturtup, güçlendirecek turizm üst kurulu oluşturulması konusunda bir çabanın olmaması gibi bütüncül politikaların mevcudiyeti sorgulanmamaktadır.
Bunların oluşturduğu sorunların nasıl giderileceğine ilişkin yapılan onlarca çalışmadan bir sonuç çıkmaması bizim en az yirmi yıldır çözülemeyen sorunlarımızdır.
Sanki her şey salgın ile başlamış gibi bir hava estiriliyor.
Son 6 yılda yaşadıklarımız turizmcinin gücünü tüketmiştir. Dış politikada karar vericilerin yaptığı hata üstüne hata barışın ortadan kalkmasına yol açmıştır. BOP ile başlayan, Suriye’deki çatışmanın parçası olup göç edilen ülke olmamız, batı sınırlarımızda göçmenlerin yansıttıkları tablo, terör yetmiyormuş gibi Gezi olaylarında tüm batı dünyasının medyası önünde güvenlik güçlerinin meydandaki gençlere orantısız güç kullanımı, tavrı batı dünyasında an be an görüldü. Sıkılan biber gazları sanıldı ki o gençlerin gözüne sıkıldı.2015 yılında batı dünyasından gelen turist sayısı 17 milyon civarından 2016 yılında 7 milyona indi. İşte o biber gazı aslında gelmekten vaz geçen batılı turistin gözünü yaktı, demokrasinin kaldırıldığı, basit bir gösteriye bile izin verilmediği yere biz de gitmeyiz! dediler.
Rus uçağının 2015 kasım ayında kimin emriyle düşürüldüğü yarışını yapan dönemin başbakanı, dışişleri bakanı, savunma bakanı bilemediler ki o Rus uçağında sadece iki pilot değil, tam 7 milyon Rus turist vardı.2015 yılında 7 milyona yaklaşan Rus turist, 2016 yılında üç yüz bin rakamına geriledi. Kim kaybetti? Kaybedenlerin ne günahı vardı. Kim ödedi bunun bedelini? Gidip Rus yetkililerden özür dileyenler, acaba içine düşürdükleri yerli milli turizmcilerden ,’’hata yaptık, sizden özür dileriz, kayıplarınızı karşılayacağız!!!… dedi mi?
Ruslar gelmesin, varsın , Batılı da gelmesin, biz açığı Çin’den, Orta Doğu’dan gelecek turistlerle karşılarız diyenler nerede?
Cebine en az 200 dolar koyup getirdiğimiz Çinliler mi açığı kapatacak tı?
Cebimdeki parayla ancak Türkiye’de tatil yapabilirim diyen Orta Doğulu turistler mi?
OHAL koşullarında turizm olmaz derken bize o dönemde Paris’te terör saldırısını yaşayan Fransızları örnek gösterirken, onların OHAL koşullarının bizden farklı olduğunu dinlemedi. Paris’te herkes bu gün elini kolunu rahatça sallayıp gezerken, bu gün biz hala Sultanahmet meydanında ağır silahlarla donatılmış güvenlik güçlerinin kontrolünde üst araması yapılarak turistler meydana girebilmektedir. Tarihi merkez , polis barikatlarıyla çevrili büyük bir karakol görünümünde olup, terörden şiddetten hiç haberi olmayan turistler bunun nedenini tedirginlik duyarak merak etmektedirler. Bu durumu hiçbir turiste anlatma şansımız yoktur. Tüm turistik noktalarda ülkeler güvenlik önlemlerini görünmez güçlerle yapmakta, kameralar ve sivil polisler ile sorunu çözmektedirler.
Bütün bu olumsuz koşullardan ayakta kalarak çıkan, bünyesi zayıflatılmış sektörümüz, salgın nedeniyle bitkisel yaşama girmişlerdir. Serum beslemesine ihtiyaç duyan sektöre bırakın olağan üstü koşullarda yaşamasını sağlayacak serum vermek, hastane ücretini birkaç ay gecikme ile ödeme müjdesi vermekle yetinmişlerdir.
Türk turizmi, ülkenin en değerli markası iken, şimdi bu markamızın sahipleri, dükkanları, kurumları oksijen çadırında yaşam savaşı vermektedir. Yetişmiş insan kaybı çok büyüktür, yatırımların değeri yarı yarıya düşmüştür.
Gecikmeden turizmdeki yapısal sorunları çözmeye yönelik çalışmalar başlamalıdır.
Barışın ön planda tutulduğu bir dış politikaya dönüş yapılmalıdır.
Salgın koşullarında ayakta kalabilme mücadelesi sürdüren kişi, kurum ve kuruluşların iş yaşamlarını sürdürebilmesinin ekonomik koşulları hibe ile sağlanmalıdır.
Bunlar yapıldığı taktirde, Türkiye tekrar eski düzeyine yükselebilmesinin temel koşulları sağlanmış olacaktır.
Aksi halde ne olacağını söylemek gereksiz, sektörün fotoğrafını çekenler tabloyu net olarak görebilir.
Şu anda yapılan turizmin içeriği, şişe verip mandal almaktan ibarettir.
Yani, şişelere mandal ekonomisi….
- Turizm özgürlüğün elbisesidir, gıdası demokrasidir. - 17/07/2024
- BAD-EL HARAB-ÜL TÜRSAB - 11/02/2024
- Tarihe saygı - 29/01/2024