Belki de dünya tarihinde ilk kez tüm dünya, tüm ülkeler, tüm insanlar, fakiri zengini bir arada ortak ve ölümcül bir tehditle yüz yüze. Kendimiz veya yakınlarımızdan başlayarak tüm komşularımız ve ülkemiz ortak bir düşmanla tehdit altında. Bu tehdit nasıl atlatılacak belli olmadığı gibi, yanı sıra ciddi bir ekonomik zarar şimdiden herkesi etkilemekte.
Her savaşta ilk etkilenen sektör turizm olduğundan, bu savaşta da seyahatler kısıtlanarak uçaklar, oteller ve oradan seyahat acentaları çok ciddi zararlara sürüklenmekteler. Böyle bir ortamda, hepimiz hayati sorunlara odaklanmışken, tehdit ortadan kalktığında yola devam edilerek enkaz toparlanacak ve hayat kaldığı yerden devam edecek.
İşte tam bu sıralarda Turizm Bakanı Çeşme ye yönelik olarak lanse edilen 20 milyar dolarlık bir proje için toplantılar yapmakta ve Didim e de bu tür bir projeden söz edilmekte.
Fakat burada İzmir kentinden hiç bahis yok gibi. Oysa sorun Ege kıyı kentlerinde değil, bizatihi İzmir kentinde düğümlenmekte. İzmir kenti nasıl bir cazibe merkezine dönüşecek? Birinci soru bu? Evet, Agora, Kemeraltı gibi sessizce fısıldanan bir şeyler var ama bunlar hiçbir katkı sağlamaz İzmir kentine.
Bu yazıda İzmir kentinin nasıl ve neden cazibe merkezi olması gerektiği ve şu anda dünyada 1 numaralı sorun olan Su sorununa rağmen nasıl sürdürülebilir turizm yapılması gerektiği son derece basit ama çok verimli bir proje ile yer alacaktır.
Görmekte olduğunuz resimler zaten en basit ve net olarak konuyu özetlemektedir.
Evet İzmir’e ve tüm çevresine 12 ay turizm için gereken bu resimdekilerdir… Bunu bir kere projenin telif hakkı sahibi olarak yazının ortasında yazalım!
İzmir şehri ve otelleri, kentin turist çekecek cazibelerinin eksikliğinden yakınırken, çevresindeki Çeşme, Seferihisar, hatta Didim, Kuşadası ve Kuzey’de Foça, Çandarlı, Ayvalık dahi, çoğunluğu yerli turiste veya 2. Konut yazlıkçılarına dayanan, 3-4 aylık bir turizm sezonuyla kıvranmaktadır.
İzmir kenti esas alınarak tüm bu çevreye 12 aylık bir turizm cazibesi nasıl sunulur?
Soru budur ve cevabı da dünyada örnekleri olan ve İzmir’in tüm gerekenlerine sahip olduğu burada sunduğumuz 1 tane projedir…
Sayın Bakan tarafından Çeşme bazlı düşünülen ve içinde golf sahaları olduğu söylenen büyük projenin, Suyun 1 numaralı sorun olduğu ülkemizde ve dünyamızda, yaşanan bu musibetle bir daha düşünüleceğini ummaktayım. Golf alanlarının, Su içen değil, yiyen canavarlar olarak Çeşme gibi suzuz bir bölgede nelere mal olacağını tahmin etmek zor değildir. Sulamanın maliyeti yanında, toprağın tuzlanması ve ileride çölleşme gibi sorunların ne olduğu, Konya ovasında ve GAP ta yaşananlardan gayet iyi bilinmektedir… Belek ise henüz belli değildir! Su kaynağı olarak Deniz suyundan tatlı su üretimi, Yerli ve Milli olarak bulunduysa bravo… Yok ama Mersin Nükleeri gibi Ruslara ihale edilecekse yazık ve günah!
Projede bahsedilen çok büyük müzenin yerinin de Çeşme değil İzmir olması gerektiğini belirtmeden de geçmeyelim. Hele projede sunulduğu söylenen Çeşme’de Formula1 pisti ve yarışlarına ise pes diyerek konuyu kapatalım! St. Tropez de Formula1 olmaz. Monte Carlo da şehrin içinde olur. İstanbul’un en büyük hatası dağın başına Formula pisti yapmasıdır. Boğaz’ın uygun bir sahili bir Formula pisti gibi düzenlenseydi bugün Monte Carlo F1 nal toplardı. Denizden de teknelerle izlenen dünyadaki tek Formula1 Boğazda olurdu. (Bakü bile şehir içinde F1 yapmayı başardı)
Konumuza dönersek; Çeşme veya Didim merkezli projelerin İzmir kentine hiçbir katkısı olamayacağı gibi, İzmir ‘’Fuar şehri’’ diye bir fuar takıntısının da artık bir kenara bırakılması şarttır! Burada kısaca ve net olarak şunu söylemek isterim ki; İzmir sadece Kültürparkla bir Fuar kenti İDİ ve Fuarlar, Kültürpark alanından alınıp kentten kopartıldığı an, Fuarların kente katkısı bitmiş, kentin de Fuara katkısı bitmiştir! Bir tek toplu ulaşımın olmadığı ve İzmir’in tek cazibesi Kordon yaşamından kopartılmış, dağ başında göle maya çalan anlamsız Nasreddin Hoca heykelinden başka cazibesi(!) olmayan yeni Fuar alanının, İstanbul’daki F1 pistinden farkı yoktur! Fuarlar sadece alana inip fuara gidip B2B yapıp geri dönme yeri değildir! Hele İzmir gibi, tüm cazibelerini teker teker kaybeden bir şehirde…! (70 lerin ilk ihtisas Fuarları organizasyonları içinde yer almış ve devamında turizmci olarak dünyanın her kıtasında yüzlerce fuara katılmış biri olarak bu konuyu burada daha fazla uzatmak istemem… Ama isteyenle Kordon Yengeç’te bir yemekte İzmir hafızası Sancar Maruflu’yu da alarak Fuarcılık nedir tartışırım)
İzmir kentinde, en güneyde Bodrum’dan en kuzeyde Çanakkale’ye kadar konaklayan tüm turistleri ve İzmir çevresi Denizli’den Balıkesir’e tüm illerdeki yerli halkı, 12 ay boyunca İzmir kentine çekecek bir cazibe alanı yaratmak mümkündür.
İzmir kentinin, kirletilen körfezi, kordonu ile bir sahil kenti olma özelliği de maalesef yoktur! Babamın Bayraklı’da, benim neslimin İnciraltı’nda, Narlıdere’de yüzdüğümüz sahiller şimdi kirli bir körfeze yerini bırakmıştır.
Ama İzmir’in emsalsiz bir değeri vardır. Balçova’daki Termal Su!
Kentin göbeği denecek bir yerde bu Termal su, kente ne kadar değer katmakta? Bunun hesabını yapan biri var mı? Şu anda oradaki işletmeler vs açısından değil, tüm Kent açısından bu konuya bakmak gerekmektedir. Pamukkale Termal ne ise Balçova Termal de tüm İzmir’in can suyu olacak değerdedir.
Yapacağımız proje gayet basittir.
Bu termal su ile ve arıtılmış temizlenmiş deniz suyunu 12 aylık dev bir kapalı-açık mekanda birleştirmek. Termal Su ile tarla sera ısıtmak yerine bu proje ısıtılacaktır demek herhalde yeterli!
Mekan; İnciraltı’ndaki belediyeye veya kamuya ait kıyı alanlarıdır.
Burada bazı örnekleri sunulan Kapalı-Açık Su parkları, günde 10.000 (onbin) kişi ile 365 gün çalışarak yılda 3.5 milyon kişiye hizmet verecek kapasitedir.
İzmir İnciraltı’na bu projeyi yapmak üzere başta Turizm Bakanlığı ve Belediye, Vilayet ve tüm Odaları-Borsayı bu projeye sahip çıkmaya davet ediyoruz.
Tüm dünyada Tokyo’dan Berlin’e, Moskova’dan Dubai’ye bir çok kentte örnekleri olan bu 12 aylık kışın kapalı- yazın açık su parkı ve hatta suni kayak pisti, İzmir kentini 1 numaralı cazibe merkezine dönüştürecektir.
Projenin fizibilitesi, detayları hazırdır ve İzmir kentindeki otellerin 12 ay doluluğunun yanı sıra Çeşme’den Bodrum’a, Foça’dan Çanakkale’ye tüm Ege tatil beldelerindeki otellerin doluluğuna katkı sunacak bundan daha akılcı başka bir proje yoktur!
Fizibiliteyi merak edenler için bir giriş cümlesi sunarak konuyu kapatalım. Pamukkale’ye, Antalya’dan ve Ege sahil kentlerinden günü birlik veya yatılı kaç turist gitmektedir?
- Osmanlı İstanbul’u ve Aya Sofya - 21/06/2020
- Korona Sonrasında Yeni Düzen ve Turizm - 09/04/2020
- İzmir ve 12 Ay Ege Turizmi - 17/03/2020