Arslantepe Höyüğü, Birleşmiş Milletler Eğitim, Bilim ve Kültür Örgütü’nün (UNESCO) Dünya Mirası Listesi’ne girdi.
Dünya Mirası Listesi’nde, Dünya Miras Alanı olarak ilan edilen bin 154 miras yer alıyor. Bunlardan 897’si kültürel, 218’i doğal ve 39’u karma (doğal ve kültürel) miraslar.
Arslantepe Höyüğü’nün listeye dahil edilmesiyle 19 tane alanımız miras listesine girdi. Bu mirasların 17’si kültürel, 2’si karma miraslar.
En çok doğal ve kültürel mirasa sahip 20 ülke içerisinde 16’ncı sıraya yükseldik. Bu 20 ülke dünya genelindeki doğal ve kültürel mirasın yüzde 52’sine sahip.
UNESCO’nun kuruluş günü vesilesiyle açıklamalarda bulunan Prof. Dr. Ece Ceylan Baba, Mimari bizden önceki nesillerin nasıl yaşadığını, kültürlerini ve döneme ilişkin bilgileri belgeleyen en somut nesnelerden bir tanesidir. Ayrıca geçmişe ait bilgilerin sonraki nesillere nakledilmesi açısından da oldukça önemli bir misyona sahiptir. Ülkemizin kurulu olduğu coğrafya, bu bağlamda kadim bir geçmişe ve eserlere sahip olup, özellikle Anadolu’da insanlığa dair yerleşik yaşama ilişkin kalıntılar açısından oldukça zengindir ve bu eserlerin UNESCO tarafından dünya mirasına dahil edilmiş olması, evrensel ölçekte tanınması bizler için önemlidir. Sadece ülkemiz için değil, dünya insanlık ve mimarlık tarihi için oldukça önem taşıyan bu kadim eserlerin korunmasına ilişkin çağdaş yaklaşımları benimseyen UNESCO’nun varlığı çok önemlidir” dedi.
Restorasyon uzmanı mimar Eren Okar ise “UNESCO dünya genelinde çok kıymetli bir iş yapıyor. İnsanlar, devletler arasında ilişkileri kurmak açısından büyük bir öneme sahip. 6 tane kültürel 4 tane de tabiat varlıklarına yönelik kriteri var. En son Arslantepe’nin listeye dahil edilmesiyle 19 tane alanımız miras listesine girdi. En çok doğal ve kültürel mirasa sahip 20 ülke içerisinde 16’ncı sıraya çıkmış durumdayız. Bu 20 ülke dünya genelindeki doğal ve kültürel mirasın yüzde 52sine sahip. Biz de 19 eserle yüzde 1 gibi bir paya sahibiz. Bizdeki listeye dahil olan eserlere baktığımız zaman genellikle antik dönemden kalma, coğrafyamızdan yer alan antik kentler, arkeolojik alanların yanı sıra, İstanbul’un Tarihi Alanları, Divriği Ulu Camii ve Darüşşifası, Edirne Selimiye Camii ve Külliyesi, Bursa ve Cumalıkızık, Safranbolu gibi kent parçalarının olduğu, mimarlık üzerinden tarifleyebileceğimiz geçmişten gelen yaşantıyı bize anlatabilecek, örnekler verebilecek alanlara sahibiz” diye konuştu.
Listeye giren eserlerin dünya halklarının ortak mirasa dönüştüğünü aktaran Okar, “Eserler evrensel değere sahip oluyor. Dünya genelinde eserler sayesinde ülkenizi hiç bilmeyen insanlar bile sizi duyuyor, bilgi sahibi oluyor. Dolaylı yoldan ülkenin reklamı yapılıyor. Çünkü listede yer alan alanlar turist çekmenizi de sağlıyor. Yurt dışından insanlar o alanlara bakmak için ülkeye geliyor. Listeye girmiş olmak orada daimi kalacağınız anlamına gelmiyor. Kriterlerin dışına çıkarsanız listedeki yerini kaybedebilirsiniz. Kentleşmeye veya başka bir nedene bağlı olarak kültür mirasının çevresinde zarara neden olmak, listeden çıkabilme riskini barındırıyor. Geçici listede yer alan alanlar risklerden arınıp, adaylık koşulları yerine getirdiği zaman kalıcı listeye geçebiliyor. Dolayısıyla elimizdeki alanlara iyi bakmamız gerekiyor” ifadelerini kullandı. (Sözcü)