Turizm sektörü, miadını çoktan dolduran 1618 sayılı yasanın değişmesini veya yeni turizm yasası taslağının Meclise sevk edilmesini beklerken, sektörden biri olan Bakanımızın öncülüğünde “Türkiye Turizm Tanıtım ve Geliştirme Ajansı” 11 Temmuz 2019 tarihinde TBMM’den geçerek yasalaştı ve ardından bir dizi tartışmaları da beraberinde getirdi. Öncelikle belirtilmesi gereken önemli husus, halihazırda yürürlükte olan 1618 sayılı yasa, ne tarafımızca yapılan ekonometrik projeksiyon analizinde öngörülen 2023 hedeflerine hizmet edecek, ne de bilgi ve iletişim teknolojilerinde ortaya çıkan gelişmelere uyum sağlayacaktır.
Turizm endüstrisi ekonomik yaşam için vazgeçilmez faaliyet alanlarından birisini teşkil etmesi nedeniyle dünyada tüm ülkelerin öncelikli ilgi alanları içerisindedir. Bu bağlamda, ülke tanıtımı uluslararası turizm endüstrisinin bel kemiği ve olmazsa olmazıdır.
Finansal kaynak sıkıntılarını gidermek nedeniyle kurulan Türkiye Turizm Tanıtım ve Geliştirme Ajansı, isabetli ve doğru bir adım olmasına rağmen, uygulamada içeriğinden ötürü bazı sıkıntıları da beraberinde getireceği aşikârdır. Tüm dünyada turizm tanıtım etkinlikleri genellikle kamu tarafından karşılanmaktadır. Turizm endüstrisinden en fazla pay alan ülkelerin tanıtım bütçelerinin büyük bir bölümü devletten, geri kalanı ise değişik yöntemler kullanılarak sağlanmaktadır. Bu yöntemlerin başında yabancı turistlerin konaklama tesislerine yapacağı cüzi bir ödeme başta olmak üzere, ticaret odası, sanayi odası vs. gibi güçlü STK’lardan sağlanması gelmektedir.
Ajans, Türkiye’nin turizm imkân ve fırsatlarının dünyada tanıtılması, turizm potansiyelinin ülke ekonomisine kazandırılması, turizm yatırımlarının ve sektörün hizmet kalitesinin artırılmasına destek ve kaynak sağlamak için kurulmuştur. Turizm sektöründe faaliyet gösteren paydaşların aylık cirolarından belli oranlarda alınacak turizm paylarının ajansa yıllık 250-350 Milyon Euro katkı sağlayacağı ön görülmektedir.
Alınacak Turizm Payı; konaklama, deniz turizmi şirketleri ve Bakanlık belgeli yeme-içme ve eğlence tesislerinden binde7.5, seyahat acentalarından (münferit uçak bileti satışları hariç) ve havayolu işletmelerinden on binde7.5, DHMİ’nin işlettiği havalimanları hariç diğerlerinden binde 2 olacaktır. Bu oranlar şirketlerin faaliyetleri sonucunda elde ettikleri net satış ve kira gelirlerinin toplamı üzerinden hesaplanacak ve KDV yasasına göre her ayın 24. gününe kadar vergi mükellefinin tabi olduğu vergi dairesine ödenecektir.
Ajans 1 Ekim 2019 tarihinde resmen yürürlüğe girecektir. Yürütme yetkisi doğrudan Cumhurbaşkanı’nda olacaktır. Yönetim Kurulu; Kültür ve Turizm Bakanı’nın başkanlığında, Tanıtma Genel Müdürlüğünden sorumlu Bakan Yardımcısı, Tanıtma Genel Müdürü, THY Yönetim Kurulu Başkanı, DHMİ Genel Müdürlüğü tarafından işletilenler hariç havalimanı ve terminal işletmeleri arasından bir kişi, turizm işletmesi belgeli tesislerin bulundukları coğrafi bölgelerden 9 kişi, seyahat acentalarından bir kişi olmak toplam 15 üyeden oluşacaktır.
Ülkemizde devlet politikası olarak uluslararası turizm endüstrisinde kapasite arttırmaya odaklanmış bir anlayış hâkimdir. Talep aşmada en önemli faktör turistik ürünün maliyetidir. Ülkemizin turizm pazarlaması tüm sektör paydaşları tarafından gerçekleştirilmektedir. Ancak atıl kapasite, paydaşların kâr marjlarını düşürmekte, imajı ucuz ülke konumuna indirgemektedir.
Gerek turistik ürün, gerek paket satış fiyatları uluslararası arz- talep dengesi ile ortaya çıkmaktadır. Yasada öncelikle konaklama sektöründen alınacak turizm payı oranı yüksektir. Konaklama tesislerinin oda kapasitelerinin ortalama %70-80’inin seyahat acentaları tarafından karşılandığı dikkate alındığında, oteller katılım payını telafi edebilmek için bu yükü ya acentalara yansıtacaklar, ya direkt nihai müşteriye satış yapma yoluna gidecekler veya kayıt dışı uygulamalar ortaya çıkabilecektir.
Seyahat acentaları ise ya kâr marjlarını düşürecekler ya da ürün satışlarında zorluklarla karşılaşacaklardır. Sonuçta otellerin acentalar gibi direkt rezervasyon, tur ve transfer yapmaları arzu edilmeyen bir rekabet ortamı yaratabilecektir. Seyahat acentalarının gücünün kırılması ise ülke turizmini olumsuz etkileyecektir.
Uluslararası turizm endüstrisinin ana kaynağı yurt dışından turist getiren ve ülkeye döviz sağlayan seyahat acentalarıdır. Ajansın yönetim kurulunda sadece bir acenta temsilcisinin olması yeterli midir? Seçim konusuna gelince seyahat acentalarını temsil edecek üyenin ülkemize her yıl en az 5 veya 10 Milyon doların üzerinde girdi sağlayan acentalar tarafından seçilmesi doğru olacaktır.
Diğer taraftan kaynak elde edileceğine göre yurt dışındaki turizm fuarlarına katılımın azaltılmaması gerekmektedir.
Yüksek turizm geliri ancak markalaşma ile mümkün olabilir.
Kamu ve STK’ların paydaşlara dahil edilmesi ve yasanın günün teknolojik koşullarına göre gözden geçirilmesi uygun olacaktır.
Öte yandan acentalar yasalardan kaynaklanan ciddi sıkıntılarla karşı karşıyadırlar. Bu nedenle yeni turizm yasası da acilen çıkarılmalıdır.
Türkiye Turizm Tanıtım ve Geliştirme Ajansı’nın ülkemize hayırlı olmasını dileriz.
Dr. Cüneyt Mengü
- Uluslararası Turizmde Ajans Yasası Yeterli Mi? - 29/07/2019