İstanbul’un 6’ncı yüzyıldan kalma muhteşem Yerebatan Sarnıcı’nın yüzü yenileniyor. Restorasyon ekibinin şefi Resul Kodak, Türkiye’nin en büyük kenti İstanbul’daki yeraltı yapısında günlük işlerine sabah 8’de koruyucu inşaat kaskını ve gözlüklerini takarak başlıyor.
Yerebatan Sarnıcı’nda çalışma arkadaşlarıyla konuşan Kodak, “Unutmamalıyız ki antik bir yapı üzerinde çalışıyoruz. Çok dikkatli olmak zorundayız. Çekiçle tek bir yanlış vuruş, dünyanın en muhteşem yapılarından birinde büyük bir hasara yol açabilir” diyor. Yaklaşık 9.800 metrekare alanı kaplayan Yerebatan Sarnıcı, 6’ncı yüzyılda Bizans İmparatorluğu döneminde dev bir su deposu olarak inşa edildi ve bir zamanlar 100 bin ton su alabiliyordu.
Her biri su seviyesinden 8 metre yükselen 336 mermer sütunu nedeniyle Batık Saray olarak da bilinen Yerebatan Sarnıcı, bir sonsuzluk görseli yaratıyor. Mermer sütunlar, Korint ve Doria tarzlarında farklı motiflerden oluşan süslemeler taşıyor.
Bir yıl önce depreme karşı güçlendirmeyi de içeren kapsamlı bir restorasyon süreci geçiren bazilika şimdi ulusal ve uluslararası etkinlikler, konserler ve performanslara da ev sahipliği yapan bir müze olarak hizmet veriyor.
İstanbul Belediyesi Kültür Varlıkları Projeler Müdürü Oktay Özel, Xinhua’ya, “İşinin ehli uzmanlarla ve yetenekli işçilerle, büyük bir sorumluluk hissederek çalışıyoruz” dedi.
Özel, restorasyon çalışmalarının detayları hakkında, “Sürece bazı sıva bölümlerini kazıyarak ve çimentolu bölümleri ortadan kaldırarak başladık. Şu anda tuğla sütunlarda derz açma işlerini yapıyoruz. Orijinalinde tabanda olan tuğlalara ulaştık ve koruma çalışmalarına başladık” diyor.
Ekibin çalışmalarda artık son aşamaya geçtiğini vurgulayan Özel, bu aşamanın da 6 ay sürmesini beklediklerini söylüyor.
Özel ayrıca İstanbul Büyükşehir Belediyesi’nin İtalyan yetkililer ve uzmanlarla birlikte sarnıcın içinde yeni bir müze açma konusu üzerinde çalıştığını da ekliyor. Müzenin içeriği hakkında detay vermeyen Özel, “Önümüzdeki günlerde tüm bilgileri kamuoyuyla paylaşacağız” diyor.
CoVid-19 pandemisi sürecinde sarnıcın ziyaretçi sayısında keskin bir düşüş yaşandığını vurgulayan Özel, yeni müzenin dünya çapında bir cazibe merkezi olacağını ve bu durumun da değişeceğini umduklarını sözlerine ekliyor.
Bu arada yetkililer, soyal mesafe kuralına maksimum seviyede uyulması amacıyla pandemi sırasında restorasyon etkinliklerinin kasıtlı olarak durdurulduğunu belirtiyor.
Ekip gözlemcisi bir mimar, “Mekanın devasa boyutuna rağmen, sonuçta burada kapalı bir alandayız. Bu nedenle de mesafe kuralına maksimum dikkati göstermek zorundayız” diyor.
Mimar, “İşçiler yanyana çalıştıklarında, işi aynı anda ve hızlıca bitirebiliyorlar. Fakat şimdi işlerini tek başına halletmek zorundalar ve bu da işleri yavaşlatıyor” diye ekliyor.
Sarnıç inşa edildiği günden bu yana pek çok kez restorasyon ve onarım süreçlerinden geçti.
Ancak uzmanlar, James Bond serisinden “Skyfall ve Avustralyalı aktör Russell Crowe’un “Son Umut” (The Water Diviner) filmleri ile ABD’li yazar Dan Brown’ın “Cehennem” (Inferno) kitabının sinema uyarlamasına da ev sahipliği yapan antik mekanda son dönemde yapılan restorasyonun, sarnıç tarihinde önemli bir sayfa açacağını söylüyor.
Resul Kodak ve 14 kişilik ekibi her gün işlerini akşam 5’te bitiriyor. Yorgunlar, ama sevdikleri işi yaptıkları için de mutlular.
Kodak, “Bizim için bu işte herhangi bir zorluk yok. Uzun yıllardır bu işi aşkla yapıyoruz. Futbolcular bir derbi maça nasıl hazırlanırsa, biz de işimize öyle odaklanıyoruz” diyor.